Dünya öyle bir hale gelmişti ki herkes birbiriyle savaşmakta idi. Savaşlar o hale gelmişti ki çocuk demeden, kadın demeden, yaşlı demeden insanoğlu birbirini öldürüyordu. Hatta daha dünyaya gelmemiş bebekler ana rahminde katlediyordu. Tanrı insanların bu haline gördükçe çok üzülüyordu. Ben bunlara akıl verdim, vicdan verdim neden görmezler ki dünya kocaman hepsine yeter. Bu ne bencilliktir ki en iyi koşullarda kendilerinin yaşamasını istiyorlar, kimse kimseye kucak açmıyor. Zenginlikler hep bana olsun diyorlar. Tek hevesleri var en zengin ben olayım. Tüm yarattığım güzellikleri yok edecekler bu gidişle. Görsünler bakalım ben ne yapacağım.
Ve o gün dünya birden buzul çağa girer. Ağaçlar çiçek açmaz, toprak ürün vermez. İnsanlar tüm kaynakları yok edince artık ne yiyecek bir şey kalmıştır dünyada ne de birbirlerini yiyecek güçleri. Bu nusubet insanların aklını başına getirir ve Tanrıya yalvarırlar. Tanrım birbirimize anlayış göstereceğiz birbirimizi yemeyeceğiz, dünyamızı geri ver. Öyle içten dilerler ki birden buzlar erir. Su toprağa yürür ve ağaçlar çiçek açar beyaz, pembe, sarı, mor rengarenktir. Güneş coşar ve o gün 21 Marttır.
Leyla Ünal (20 Mart 2016)