Bir tutam otu mu var ki dünyada, tutuşsun yansın
Meşrebi hafif zaten, neden sıkılsın da utansın
Ona alır beşe satar, beşe alır ona satar yalan pazarında
İsteyen inanmasın bırakın istemeyen inansın
Bir sonsuz ihtirastır ki bu ah, tutuşur alev alev
Ateşini ırmaklar söndürür ancak, bol bol içsin de kansın
Önde gidersen alnına vururlar, arkada kalırsan kıçına
Ortada yürürsen benim gibi, edersin her şeyin içine
Ağzımı bozmayım dedim ama dil bu, durmuyor ki
Niye inandın a oğlum el âlemin ipini satmış piçine
Elin amelesinin canı çıkıyor hamallık yapmaktan
Üç kuruş ekmek parası bula da adam gibi geçine
Kime ne tükenmez suyundan okyanusun, denizin
Avuçların nasır tutmuş, sapsarı olmuş betin benizin
Tam on üç gövdeli ağaç gördüm, yeminler olsun
Beş altısını bana verin, istemem hepsini, gerisi olsun sizin
Gözünüzü toprak doyursun, değeri nedir ki üç arşın bezin
Buzağısını da alın artık altından öküz oğlu öküzün
Değer vermez insanlığa nerde kalmış hatır sorsun
Emir-ul ukaladır ya kendisi o söylesin, o buyursun
Aldım kalemi bir kere elime, coştukça coşarım artık
“Namerdim eğer hicvetmezsem babamı, yeter ki nazma uysun”
Kargışını eksik eyleme üstümden anaların anası
“ Görüm senin balam, yediğin içtiğin zehr-i mar olsun
Küller elensin başına, torpah senden uca dursun”
11 Ocak 2008 - Moskova / Rusya