köpekleri dışarıya çıkardım ihtiyaç için,
biraz da hava almak maksadıyla. insanlığı düşündüm
yeteneksiz yazarları, kömürcüleri, garsonları, hamileleri
ve çocukları ve babaları. pek uzun sürmedi düşlemem.
sıkıcıydık hat saflarında imgelerin. ileri gelenlerimiz
dışarıdan bizdendiler, geri gelenlerimizle ket vurdum
siktir çekildiğimize.
reddedilip her seferinde hayati meselelerin
kancasında bir ton insan çöplükte, kamyon arkasında,
kamberlerde, köprü altlarında, şaraba asılmaktalar.
diğerleriyse şatafata nazaran baliyi
sömürmekteler. her nefeste bir raskolnikov,
hamlet, süreya hicvetmekteler. hayat kafiye
kadar şanslı değil onların has bahçelerinin.
fonda bir yaşam düşlüyorum, sade müzik ki o da
cesaria evora, gözlerinden bakıyorum dünyaya.
müziğinin tonlarının ardında farklı bir
yaşam sürüp gidiyor. koyveriyor, yoksayıyor.
çok rahat, o sahil kasabasındakilerden.
emekli yorgunluğu yok onda, barda köşedeki
uç taburede oturan gizemli adamın buğulu
düşüncelerinden yırttığı anki tatlılık var.
üç günlük dünya, iki günlük, kaç yıllık ?
sarhoşlar ne düşünür, koalalar hakkında ?
cevaplar belli, sormadan söylerim.
köpeğin sinyaliyle, kokuyu alıp silkiniyoruz
birlikte.
siyahi değilsin, şaşı değilsin, şişman değilsin,
çiçekli elbiseni sevmezsin, gitar çalmazsın,
viski hoşuna gitmez, şapkalardan sakınırsın,
pek bilmez ve de söylemezsin. damgalanmaktansa
susarsın. öpüyorum seni inadına estetiğin, şairaneliğin
ses tellerinden evora!