Dalgalı Sanrılar

“bir yerlerde bir şelale akıyordu.. / bir yerlerde bir yanardağın üzerine çağıldayan bir şelalenin sanrıları salınıyordu..”

yazı resim

“bir mağaraya adım attım sonra..
üç adımlık bir çınar gölgesi vurdu mağaranın ağzına..
günbatımında bir çok kuş uzaklaşırken..”

dalgalı bir yeşile boyalı duvarların arasındaydık..
gözlerini fark etmemek için elimden geleni yapmıştım..
bir an dudaklarını gördüğümde,
aralarından dökülen her kelimeyi başka duymaktaymışım..
solgun solgun ya da soluk soluk kalmaktan korktum birden..

siyah beyaz bir resme gömüldüğünde de görmek istemiştim sabırsızca..
aklından bir dere akıyordu sanki..
korkutucu, merak ediyordum ben..

“nehirlerin altında gizli binlerce yıllık karadelikler arıyordum ben..
bir kiraz anıştırmasında afrodizyak patlamalarını gömecek..
kayıp metinler bulunmuş, adı üstünde kayıplarmış..
bir cüce, yüz yedi yaşında, duman kaplı kulesinde ölü bulunmuş..”

yeşil dalgalarında boyalı bir odanın ortasındaydın sonra sen..
kayıp birkaç dakikaya doluşan endişeleri yumuşak bir salınışta silerken..
ardından sevinçle kayboldum..
bir çağrısı doğanın odanın öbür yanında, bir salınışın serin deliliklere salan..

“kayıp bir kentin surlarından geçtim sonra..
antik bir ayinin ortasında, doğurgan kalçaları toprağa gömülü kadınların arasından..
tekakwitha yüzlerce yıl önce tecavüze uğramış ve öldürülmüş olmalıydı işkenceler altında..
kim yakarıyordu ona böylesine umarsız..
nehir köprülerinin altından geçtiğimiz zaman;
kapıları çoktan kapatmıştı onlar aslında..”

sesinin buğulanmasında, yeşile dalgalı odanın ortasına gizlenmeye çalışırken,
dudaklarından dökülenler kayboluyordu..
buğusunda şırıldayan şehvetengiz dehlizde..
korkularında yasaklanmış paganların, dehlizlerin buğular..
çöl yürüyüşlerinde aradığımız define..

“bir yanardağın altına girdik..
patikalar etrafında lavlar ve alevler arasında yürürken sordun..
sana bir şey soracağım..”

bir nehrin karşı kıyılarında gibiydik sanki..
nehir binlerce yıldan kalma..
binlerce yıllık yaratıklar içinde..
nehir kıyılarında damarlarındaki kanı buharlaştıran yakıcı alevler..
nehir boyunca yürüyorduk..

ortasından yıkılmış köprülerde karşılaşınca
gözlerinde korku dolu bir istekle,
karşı tarafa atlayıp atlamama arasında..

“bir yerlerde bir şelale akıyordu..
bir yerlerde bir yanardağın üzerine çağıldayan bir şelalenin sanrıları salınıyordu..”

Başa Dön