İnsan bazen sahip olduğu değerlere "özlem" başlığı adı altında olsa bile üzülebiliyor işte.
Çay asla tek başına içilmezdi mesela bizim evde. En az beş, en fazla on kişi tarafından "Kalk çay koy" diye kandırılan evin küçüğü kalkar oflayarak çayı koyardı. Bütün önemli konular ve geçmişteki "Sen bana böyle demiştin" olayları çayla konuşulur, tatlıya bağlanma süreci sonraki çaya kalırdı. Arkadaşının "Bir çay yapayım da kendine gel" ile başlayan cümlesi çay demlenene kadar içinde ne varsa dökmeni sağlardı.
şimdi evin küçüğünün çıkıp "Çay isteyen var mı?" diye sorması olmuyor. Çay ve biz yerine çay ve ben oluyor, o da olmuyor. İçilmiyor, keyfi kalmıyor. Muhabbetten soğuyan çayların üstüne su çekilmiyor. Sallama çaylar derdimi anlatacak kadar süre tanımıyor bana. Olmuyor.
Olmuyorsa zorlamayacaksın diyenlere inat her gü bu evde bir demlik çay demleniyor. Kimse içmiyor.
Zorluyorum, o da olmuyor.
Toplanma sebebi olan çay artık tek başına içilebilen bir hal aldı. Bize de demliğin altındaki sudan sallama yapmak düşer.
Çay ve Biz Orantısı
Mutfağa doğru yavaş adımlarla ilerliyorsun. Çay demlemek için koyduğun su kaynamış. Ona bakıp altını kapatıyorsun. Tek başınayken demleyemiyorsun çayı. Sadece, olmuyor işte. Yalnızlığın hep bu anlarda aklına geliyor.