I
Karanlıkta nefes alırım
Gönlüm bulanır.
Karanlıkta
Elleri kirli
Şarap kokan korsanlar
Derileri lekeli cüzamlılar gider
Ur-Tab-Bari'ye
Lav taşından uğurlar boyunlarında...
II
İşte
Büyük ikindi sona ermekte
Ve ardından büyük gece geliyor.
Karanlık yürüyor
Göz bebeklerimize dokunuyor...
Karanlık
Islak ve nemli
Küf kokan kara bir tül gibi
Çöküyor yüreklerimize.
Her şey kayboluyor
“Kibritçi Kız”ın alevi gibi.
BÜYÜK GECENİN GELİŞİ
Gece geniş gökyüzünde yürüyordu.
Yıldızlar da yürüyordu
Bir uçtan bir uca
Yollarda uçuşan kağıt parçalarına
Kuş sesleri dolan akşama
Bir göğüs gibi sarkan çıplak bulutlara
Doğru yürüyordu gece ordularla.
Havada
Alacalı bulacalı çocuk sesleri
Boş bidon tangırtıları
İnşaat ve çimento kokusu
İşçilerin turuncu ateşi
Hava sakin.
Gece kararsız.
Duraklıyor...
Bu akşam
Balkonda
Işıklarını içiyoruz bir günün
Ve düşünüyoruz geçen yıllara bakarak
Gelecek yarınları...
Yarınlar da böyle olacak:
Ertesi günler de aynı
Daha ertesi günler de
Ötekilere benzeyecek ..
Bu akşam
Dalıp giderken ufkun renklerine
Takılıyor gözlerimiz
İşlerin turuncu ateşine:
Sanki şöyle bir şarkı mırıldanmakta
Ateşin çevresindeki üç beş kişi
Yavaş sesle
Yorgun yüzleri kıpırtısız:
Bir gün geleceğiz
Bir gün geleceğiz
Işık yüklü bir savaş arabası gibi
Dört bir yana kıvılcımlar saçarak
Büyük tantana ve gümbürtüyle
Bir gün geleceğiz büyük ordularla
Gözlerimizde yıldırımların rengi
Bir gün geleceğiz
Bir gün geleceğiz!
Sanki sesler dalga dalga
Duvarlarına çarpıyor evlerin
Kararan göklere
Üstüne yükseliyordu kentin.
Birden.
Bir esinti oldu.
Ateş söndü.
Geniş bir gökyüzü buruştu parça parça
Kırıldı upuzun bir akşamın örgü örgü ışığı...
Gece
Siyah bir kar gibi
Düştü üzerimize.
(1968)