BUKOWSKİ MUCİZESİ -1
-merhaba
-MERHABA
Ne çok kullanılan bir kelime bu,yerli yersiz.
Bukowski kullandı bir kez...Kadın onu tanıdı.
Şarkıların diliyle , uzandı ona adam. Kadın hep bir şarkı bekliyordu, Bukowski dilinden gelecek olan. Asrilikten dem vurdu önce , sonra serseriliğinden. Benzetmelerle taradı kadını, kendinden emin. Aşağılardan bahsederken yüksekleri anlatıyordu. Kalabalık çoğunluğumdur ama yalnızlığım yaşantımdır diyordu kadına. Asaletli sorguyu sevmem , sorgu asilce olmamalı derken kadın sararmış renginin değiştiğini hissediyordu.
Toz duman atarım yeri geldiğinde , sakat yanım sadakati sevmemdir, sağımda solumda iz bırakanım, iz bırakılmasını istesem de diyordu Bukowski kadına...
Kadın sessiz, kadın renklenmişliğinle dinliyordu. Bukowski! sadesin ve bensin diyerek....
Bakışmadan, kelimelere hakimliğini katan Bukowski'yi dinliyordu.
Yakarmayı da bilirim, yakmayı da, kararlılığı da bilirim kararsızlığı da, sekerek ilerlemem, koşarım diyordu Bukowski, koşturmayı da bilen olarak...
Tad almayı sevenim tad aldıkça , aldıkça verenim, verdikçe alan olmayı isteyenim. Sabıkam var benim kelimelerimden yana, kullanışımdaki anlamı hissedenleri sevenim.
Kadın dingin, kadın istekli, kadın, benim bu diyerek sarılıyordu ona.
Sevmeyi bilenim sevildiğimde, kırbaç gibi şaklarım sevdiğim benliğimde, ardılım yoktur benim, ben sarılmayı sevenim. Ben, rüzgarı yağmurla birleştirip kokusunu hissedenim, sılayı sevmem, etimle kemiğimle yerleşik düzenim.
Kadın artık şaşkın ve umutlu ve umutluluğuyla mutluluğu birleştirerek dinledi, dinliyordu.
Ben seni sevenim, ben sokulup kokunu hissedenim, ben, beni bana öğreten senden vazgeçemeyenim dedi Bukowski !
- MERHABA!
- MERHABA!
Seni bekliyordum, merhaba Bukowski dedi kadın.