Çocuğum.
Annemle babamın beni en sevdiği yaştayım.
En sevdiğim insanlarla, akrabalarımla dolu
Bozcaadamdayım.
Etiketi yeni sökülmüş çoraplarımla,
Altı hiç çizilmemiş kösele ayakkabılarım var ayağımda.
Son üç gece hiç uyumadan dikmiş üstümdekileri annem.
Babamın paltosundan bozarak,
Burda dergilerinden uydurmuş.
Bilirim ki ; sadece benim üstümde var adada.
"Nurhan yine döktürmüş,
Ne güzel giydirmiş çocuklarını" diyecekler.
Tabii sırtüstü çamura düşmezsem geçen bayramki gibi eğer
Anneannemlerini elini öpmeye giderken...
Çocuğum.
Babamın işten gelince boynuna atladığım yaştayım.
Annemle babam Adada parmakla gösteriliyor.
Ablamın masmavi gözleri, beline kadar dalgalı saçları var.
Bayram sabahı bile onları asılıyorum.
El öpmelerinde verilecek harçlıkları koyacağım,
Elişi kesemi hazırlıyorum.
Öncebitişiğimizdeki babaannemlere gideceğiz.
Yüzünü nadir gördüğüm babaannemi çok seviyorum.
Pembe yanaklarından öpmeye doyamıyorum.
Ama o hep amcamlarda kalıyor.
Bu gece benimle yat diye yalvarıyorum.
Kıramıyor.
Çünkü çocuğum.
Ve babaannemin en sevdiği yaştayım.
Bizim için hazırladığı mendilleri özenle katlayıp,
Beş kuruşları keseme atıyorum.
Amcam Cübben Ahmet''''in
Beni kızdıran şakalarıyla oyalanıyorum.
Yemini gagalayan tavuklu saat
Doymuyor bir türlü, hayret ediyorum.
Odanın ortasındaki kapaktan sızan
Nemli odun kokusunu duyumsuyorum.
Yengemin yaptığı bademli baklavaların
Bademlerine bayılıyorum.
Çocuğum.
Ahmet Dedemin beni en sevdiği yaştayım.
Birazdan anneannemlere gideceğiz.
Ahmet dedemin dizine oturacağım.
Bana, "Sen Kara Sülüman, ben beyaz Sülüman" diyecek.
Kızmayacağım.
Söz verecek beni eşeğin küfesine bindirmeye
Beraber eşek arılarını kovalayacağız.
Hem kıyıdan su çekmeme de izin verecek
Anneannemin sandıktan
Bizim için hazırladığı mendilleri çıkardığını anlayacağız
İkinci kattan gelen gıcırtılardan.
Çocuğum Muazzez yengemin Fatmanın
Beni en sevdiğ yaştayım..
Anneme Fatmalara gidelim diye yalvarıyorum anneannemlerde.
Ama o anneannemle konuşuyor.
"Dur be yavrum!" diye azarlıyor.
İki kişi konuşurken araya girilmez lafını o gün öğreniyorum.
Fatmalar yokuşta oturuyorlar.
Yokuşun sonunda da Binnaz Kınaannemler.
Büyük dayım vefat etmiş ama
Fatmalara gitmeden hanımı çevirecek.
Bizim için aldığı artizli sakızları,
Mendilleri verecek.
Çocuğu olmadığından Cicianne deriz.
Bağıra bağıra sever bizi, ses etmeyiz.
Çocuğum.
Çocukluğumun Bozcaadasındayım.
Bozcaadamın sahiden "ıssız bir ada" olduğu zamanlardayım.
Fatma, en sevdiğim arkadaşım.
Annesi bizi gülerek kapıda karşılıyor.
Üst katın merdivenlerinde,
Fatma''''yla Külkedisi adını taktığımız gri kedi,
Kapı kenarında iki güğüm,
Evde bir "sütçü teyze" kokusu,
Maşıngada dayımın tiryakisi olduğu çayı,
Köşede oturmuş, boncuk gözleriyle
Efkar cigarası tüttürüyor.
Biz Fatma''''yla arka bahçedeki paçalı tavuklarla
İneklere ve oğlaklara bakıyoruz.
Annemler dördüncü baklava ile
Üçüncü kahvesini içiyor.
Sokakta tiril tiril giyinmiş çocuklar
Ellerinden tutmuş anneleri.
Bozcaadada bir bayram daha geçiyor.
Çocuğum.
Annemle babamın,
Yokuşları rahatça çıktığı yaştayım.
"Girmeyelim" diyor annem.
Kapıdan öpüp dönüyoruz Binnaz Kınaannemin elini.
Sırada Namazgah Meydanı var.
Yedi çocuklu Kadriye Yengelere,
Oradan da Zeynep Yengemlere gideceğiz.
Meydanda çocuklar çatapat patlatıyor.
Annem bu kılıkta sokakta oynatmaz bizi.
Çaresiz elini bırakmadan Kadriye Yengelere gidiyoruz.
Hiç oyuncakları yok.
Yaşıtım da yok, tavuklu saat de.
Çok sıkılıyorum.
Annemin kulağına kırk kez
"Gidelim artık" diyorum.
Hasan Amcamlara gitmeden
Halama uğruyoruz.
Çocuğum.
Mekke''''den bana uzay tabancası getiren
Hacıeniştemin beni en sevdiği
Direksiyonda kucağına bile oturttuğu yaştayım.
Halamın bodrum kattaki mutfağının camına bakıp,
Yedi basamaklı evine girerken,
Yan camdan karaltılar görüp,
kapı eşiğindeki ayakkabıları sayıyoruz.
"Yabancı değil." diyor halam.
"Girin girin, Bamyacı Mehmetler..."
"Biraz fazla yakmışım bu kez
İstediğim gibi olmadı baklavalar" diyor halam üzülerek.
"Aaa çok güzel, hafif olmuş" diyorlar annemler gülerek.
Cebime zorla bir şeyler sokuyor halam.
"Hayır" diyorum "Teşekkür ederim"
"Al, al! Yabancı değil" diyor annemin gözleri
Ama ablamla paralarımızı çıkarıp saymamıza
İzin vermiyor aynı gözler.
Derken Hafız Amca''''nın oğlu Hasan Abiler geliyor.
Kalkıyoruz.
"Daha Melahat Ablalara gideceğiz" deyip
Müsaade istiyor annem.
Çocuğum.
Çocukluğumun bitmeyeceğini ,
Eski bayramları özlemeyeceğimi zannettiğim yaştayım.
Oysa değişen bir şeyler var bal gibi.
Şimdi İstanbul''''da yaşayan Hasan Amcamlara,
Misafir gelirdi İstanbul''''dan Hüseyin Amcamlar.
Annemin beş amcası var.
Ve bizi çok seviyorlar.
"Artık baklava alamayız" diyor annem nazikçe,
Çikolatalardan iki tane veriyor Zeynep Yengem
Çok seviniyoruz.
Çocuğum.
Bayramların tatil demek olmadığı,
Akrabalarımla kaynaştığım yaştayım.
Tatlı dilli, tombul elli Kınaannem,
Yediveren güller gibi açıyor.
Koynundaki güllerini koklamaya,
Dillerini dinlemeye doyamıyoruz.
Hiçbir şeye kızmaz Kınaannem,
Adı gibi tam bir Melek.
Ablamla bol bol şımarıyoruz.
Uçlarından meleklerin tuttuğu kordelalı aynalar,
Halka küpelidişi ve erkek zenciler,
Fehamet ablanın sazdan yaptığı güllü, balıklı panolar,
Bir kaç küçük çocuğun resmi var duvarlarda.
Evin içinden üzeri sac levha kaplı
Atık su kanalı geçiyor.
Kınaannem çok üzülüyor.
Ama Ömer amcam hiç oralı olmuyor.
Çocuğum.
Bir varmış bir yokmuş diye anlatılanların
Sadece masal olduğunu sandığım yaştayım.
Boz saçlarımla,
Boz-bulanık hayallere daldığım,
Bir bayram sabahında Bozcaadam''''dayım.
Deliyim belki,
O yüzden hala,
Deliye hergün bayramdayım.