BİRAZ AŞK BİRAZ ŞİİR
Göz yaşlarım birikseydi eğer bir yürek içinde,çoktan batmıştı ağırlığını taşıyamayıp suyun dibine
Bizi ağlatan,hüzünden hüzne sokan,kırılgan bir gülümsemeyi kahkahalara dönüştüren,intikam kurgularımızı oluşturan, uğrunda zamanımızın geri kalan kısmını yok ettirmek isteyen tarifsiz ,yaşlı,üç harfli bir kavram ; aşk
Leyla,mecnun,Ferhat,şirin,aslı,kerem ve bizler.Yeryüzünde ki bu kavrama ait oyuncular.
Leylalar, Şirinler,Aslılar,
giyotindiler aslında,
aşkın hüzünle örülmüş ipinde,
ölmeyi bekleyen..
Yazının icadı belki de aşka adaktır.Ve belki de yazılmış cümlelerin çoğu aşka kurban verilmiştir. Aşklarımıza
Daha gizemi açılmamış bu tılsımlı kelime, onca öykünün,şiirin,romanın,kitabelerin konuğu olmuştur.. Peki neden?
Sanırım tarifsiz olmasındaki sır da bu nedenlere hala cevap bulunamayışındandır.
Hepimizin iyi yada kotu bir aşk kimliği vardır. Kendimize ait, yaşadıklarımızın izini taşıyan kimlikler. Kimi aşkı tek tanrılı dinlere inananlar gibi kabul eder.
Aşk onlar için kendi yüreklerine sadece bir kez uğrayacak yada uğramıştır.Aşkın tüm kutsallığını bir insan etrafında toplarlar sadece. Kimileri de aşkın anaç olduğuna inanır. Onlar içinde aşk doğurgan bereketli bir anadır. Biten bir aşkı kendi ayin yöntemleriyle gömerler yaşamlarına ve rüzgarın kendilerine yeni bir aşk getirmesini beklerler yada rüzgara doğru koşarlar.
Sen buğulu bir aşksın,
biraz da ıslak,
yağmurdaki sessizlik gibi,
ilk defa sen titrettin yüreğimi,
biraz da ıslak,
su gibi
Bazı ilk çağ filozoflarının karşıtlık teoreminde belirttiği gibi aydınlık varsa karanlık da vardır.Siyah varsa beyaz da vardır,doğru varsa eğri de vardır,iyi varsa kötü de vardır düşüncesinden ilham alarak bende aşk varsa hüzünde vardır demek istiyorum.
Çünkü aşkı yaratan insan kusursuzu arar,yarattığı aşk aslında onun yaşamının kendisidir. Aşkın ikna edici özelliği de işin içinde olunca kusursuzu ararken kusurları da kabullenmiş oluruz,ve böylece atalarımızın da dediği gibi ,Aşkın gözü kör olur. Ve ne zaman ki aşkın gözü yavaş yavaş açılmaya başlar o zaman hüzünlerle tanıştırılırız yaşatılan her riyada!..
Bu kadar körlüğün içinde ,aşka teslim bizler aşkın zehri olan hüznü süzünce içimize, gücümüz de tükenir yavaş yavaş.
Kendi yalnızlığımıza sokuluruz çaresiz. Ta ki yeni bir aşk usulca yanı başımıza gelip üstümüzü örtene dek
Sen uyuyordun,
mışıl mışıldı gülümsemen
sen uyuyordun,
mışıl mışıldı rüyaların,
sen uyuyordun,
mışıl mışıldı
kirpiklerin,
sen uyuyordun
üstünü örttüm mışıl mışıl,
hüzünde kalmayasın,
üşütmeyesin diye,
mışıl mışıl
Beklentilerimiz yaşamak istediklerimizdir. Ve yaşamak isterken beklentilerimizi topraktan yeni fışkıran bir çiçeğin duyduğu huzuru bulmak isteriz kendimizde.
İstediğimiz kedersiz, kedi uysallığında bir yaşamdır belki de. Aralara gülümsemeler,çocuk kahkahaları serpiştirilmiş uyumlu bir yaşam.
Yaşamın armonisi başka yaşamların armonileriyle kesişmediği zaman düşlerimizde itaatkar olmaktan çıkar, başka okyanusların yaşamlarına sarılır.
Başkalarına verilen kıymetler aynamızın ne kadar iyi sırlandığını gösterir. Paha biçilmez değerlere, davranışlara gösterilen umursamazlık da günden güne kemirir aşkımızı
Sana verdiğim armağanları
içine göm diye vermedim,
yıldızlara baktığında
beni gör
diye verdim,
oysa ben çoktan defterimin
arasında kurutmuştum seni
hiç ölmeyesin diye.
Tamam şimdi konuşma!
Yürüyorum..
Senin olmadığın kırlardaki
yaşamlara
Aşk yüreğimle benim iş birliğimden doğar,eğer kayan bir yıldıza dilek tutmuşsan aşk bulur seni,kumsalda yalnız yürüyen birine,otobüste yan koltuğunda oturan gizemli insana,yüreğini okşayan bir cümlenin sahibine sebepsizce koşabilir aşk. Aşk sahipsiz değildir. Bende!
Kumsal gibiydi adımları,
derinden gelen fırtınalar
saklıydı kendisinde,
deniz ve pırıltılı
yıldızlar da sadece onun için vardı o gece,
aradan kaç asır geçti anımsamıyorum,
ama hala unutmadım,
kumsal adımlı kızı
Tüm sevişmeler şüphelidir belki de. Kimin ne kadar seviştiği hep saklıdır. Eğer sevişmeler için aşka tutsaksak o öykü hep mühürlü kalacaktır yazgımızda.
Geceydi ,
sevişmelerimize gizlendik,
yanan bir kaç mum da,
sadece nefeslerimizi
aydınlatıyordu.
Geceydi,
sevişmeleriz ağırlaştı,
yorgun anılarım
kamçıladıkça düşlerimi,
daha fazla kaçmak istiyordum
hem geceden,
hem de yanan birkaç mumdan.
Geceydi,
yasak elmayı yemiş olmanın verdiği,
mayhoş bir tat vardı bedenimde.
Geceydi,
ama ben yoktum
Bırak öylece dursun yanı başımızda aşk,korkuluk misali tarlamıza girecek olan griliklerden korusun yalnız bizi.
Bırak uyusun yazgıda umut varsa,yazgıda mutluluk varsa yazgıda gülümsemeler varsa,öylece uyusun yanı başımızda.
Ne zaman ki ağlamaların diner yalnızlığın da ,o zaman daha çok yaklaşırım elmacık kemiğine, ne zamanki diner ağlamaların bir yağmur ortasında,o zaman gökkuşağı olurum sende
Ne zaman ki dinmez ağlamaların sende,o zaman da hiç unutmam seni,tıpkı ağlamaların dindiği zamanda unutmayacağım gibi
Oktay COŞAR