Nereden başlayacağımı bilmiyorum aslında, tıpkı bitiremediğim gibi.Ne başlangıç ne de sondayım, ortalarda da değilim aslında boşlukta asılı sanki her şey...
Ayaz bir sabah, saat altı suları, henüz kavuşmamış kirpiklerim üşümüş kadın yüzümde, seslere koşuyor yalnızlığım.Yılmaz kaptan dönmüş balıktan. Karışıyorum aralarına, ahh bilir misiniz ne keyiflidir balık ayıklamak ağdan. Hele ellerinize, yüzünüze, göğsünüze yapışan sardalyanın pulları, tutunuşunu hissedersiniz teninize..
"Bir sardalya pulu kadar tutunamadım mı tenine?"
Veda etme gereği bile duymadın giderken, terketmedin kendince, sadece uçmaktı biraz gidişin. Merak ettim hep, onca ağır yükle nasıl uçtuğunu. Onurumu, aşka inancımı, yarınlarımı ve gülüşlerimi yüklenmiştin giderken, ağırlığını hissetmedin mi hiç?
Bir sardalya'ya ilişiyor gözüm canlı henüz, çırpınıyor, yavaşça alıyorum elime ve bırakıyorum suya, giderken bir kaç pul bırakmış
elime, ne tuaf değil mi? Anlık da olsa dokunuşlar, izleri kalıyor tende..
Sildin belki çok şeyi, ama silebilir misin bendeki izleri?Ya ben silebilir miyim bunca çırpındığım şiirleri? En beyaz sayfalara zerk ettim kalemimden kirlerini. Ağlarken çocuk yanım terkedilmişliğine, en olgun çağını yaşıyordu kadınlığım, hiç incitmedi, hiç kınamadı şeytanla dansını.Az önceki sardalyanın özgürlüğe dalışı gibi izledim seni gidişini. Sense hep kalkan yaptın sevgimi bana..
Azalır mı diye bekledim yüreğimde gidişinin sızısı...Yakamozlar kucakladı sahil boyunda denize değen ayaklarımı defalarca...
Dinmedi yangınlarım yine de..
Sahi suya bıraktığım sardalyanın dinmiş miydi yangını?
Şimdi ne o çok sevdiğimiz şarkılarda, ne de şiirlerde tamamlanmıyor, bitiremediğim, bitiremediğin, bitiremediğimiz aşkın yarım kalmış öyküsü...