Çok uzun yıllar geçti
çok kar yağdı. çok fırtınalar esti
Ne hastalıklar peydahlandı bedenimde,ne lekeler..
Kaç kere kollarım çıktı yerlerinden.
Kaç kere takamadım yerine.
Kaç kere sancılandım ve bayıldım.
Kaç kere kalbim kırıldı orta yerinden.
Yine de içim acıya acıya düşündüm seni.
Ve hayal ettim, kalbimin sana sakladığım en güzel yerinden.
Bekledim.
Gelmeliydin.
Görmeliydim seni.
Görmeliydin seni görmeyi ne çok istediğimi
Bir sabah hasretlerdeydim.
Sesler duydum.
İçimden. En içimden geliyorlardı.
Belki daha derinlerden.
Kendimden uzaklaştım birden.
İçimde bir can daha vardı sanki.
Bu şaşkınlığın akışına bıraktım kendimi.
Sesler birleşip tek bir sese döndü sonra.
Her tarafımda yankılandı. Susmak bilmiyordu.
İçimi kemiriyordu.
Bağrışmalar, çığlıklar duydum.
Gözyaşları döküldü.
Ve ihanet taşları yuvarlandı.
Hepsini hissettim.
Sonra çıkageldin.
Kaçınılmaz zamanın, kaçınılmaz günün, kaçınılmaz saatinde.
Alın terin döküldü ellerime,
seni bu şiire yazayım diye.
Yine her zamanki gibi güzelsin.
Ve her ölümde esmerleşen,
her yeniden doğuşta ışıldayan.
Gözlerini görmek en güzel.
Umudu gerçeğe dönüştürecek gözler.
Hayata dair güzel şeyler düşünmek onlarla beraber.
Her güldüğünde neşeliyim.
Her baktığında umutlanırım biraz daha.
Gözlerin bir daha dalmasın uçurumlara.
Her daldığında kayıp giderim beraberinde yoksa.
Göz kapaklarının kırpılışı dünyayı hınçla tekmelemem.
Yada kuytu bir yerde gizliden cinayet işlememin anı.
Gözlerini kapatman kör bir kuyu karanlığı.
Karanlığın gecelerden de yaman.
Karanlığına alışmak imkansız.
NAZLI NUR YILMAZ
27 NİSAN 2008 PAZAR
ANKARA