Gece siyah örtüsüne bürünmüş
hasbıhal halindeydi yıldızlarla,
dinlenmiş vücuduyla heybetli
bir o kadar da kasvetli;
konular konuları açıyordu soluksuz
bulutlar terleyen yıldızların tenini okşayıp
rahatlatıyordu pamuksu dokunuşlarıyla.
Gece, zamanla uzayan boşluklar gördü
bir göz yanılması sandı gördüklerini
anlam veremedi birer birer kaybolanlara
idrak edemedi, düşünemedi olanları
yıldızlar kayboluyordu birer birer
alem kandilini söndürmüş gibiydi
Gündüzün uykusu kaçmıştı belli ki,
geceyi seyrediyordu tepeden
şaşkınlığına kahkaha atıp duruyordu
yorgun gözleriyle.
Bir de acıkmıştı ki, yiyecek aranmaktaydı elleri
birer birer kaybolan yıldızların müsebbibiydi gündüz
midesine indirdikleriyle yetinmemişti
bir simit şeklindeki Ây'ı yuttuğunda
unuttu Âyın dolunay halini, hazmedemedi
yediklerinin ışığı içinden dışına yansıyınca
gördüklerinden ürken o heybetli gece,
çoktan kaçıp saklanmıştı sonsuzluğa;
gündüze bir hal olmuştu, sarıya kaçmıştı rengi
alev alev yanan vücudundan yayılan sıcaklık
yeryüzü denen alanda yaşayanlara nimetti
ama kendisine eziyetti muhakkak
yanması şiddetliydi tam tepede dururken
kıvrandıkça yana yatıyor, azalıyordu harareti
bir zaman sonra geldiği yerin aksi yönünde
önce kor bir alev topuna dönüp
sonra yavaş yavaş eriyip gitti sonsuzlukta.
Zaman gecenin hükümranlığında idi tekrar;
ama yıldızlar yoktu
Ây korkmuştu,
sadece kaşları belirgindi
parlak, yay şekline benzer kaşları
bir bulut örttü o güzelim kaşları, dedi ki:
''-Her an aynı korkuyu yaşamaktan bıktıysan ey gece!
bir yer biliyorum, şu yeryüzü denen yuvarlağın içinde
altı ay sen korkusuz yaşa, altı ay gündüz;
gece ile gündüz anlaştılar bu yerde
hem gece rahat etti hem de gündüz, KUTUP denilen yerde
Bir Masal Gibi...
Gece siyah örtüsüne bürünmüş / hasbıhal halindeydi yıldızlarla, / dinlenmiş vücuduyla heybetli / bir o kadar da kasvetli; /