.../ Beklemek;
Kimi zaman bir ayak sesini
Kimi zaman da ayaklarımızın bizden alıp götürdüklerini
An olur da bekleriz
Dipsiz bir kuyuya düşen yağmurun,
çığlık atarcasına karanlığa haykıran nefesini
Ansızın çalacak zil sesini
Yada kapı altından loş odanıza sızan ,
kağıt kadar ince ,
kalem kadar keskin,
karanlığı kör edecek kadar geceyi ,
seheri bekleyecek kadar yalnız hilali,
ellerimizi ovuşturup
yüzümüzü dudaklarımızla birlikte buruşturup bekleriz…
Sonbaharda yapraklar nasıl sarıya koşar
Kışın boynuna atkıyı takarsa
Ağaçlar dalında baharı taşır
Yaz güneşiyle tabiatı nasıl kucaklarsa
Biz de içimizde
Hep O dört mevsimi bekleriz
Öfkedir aslında hissettiklerimiz.Yada içine saklandığımız gizli bir gülüş.Kör olan gözlerimiz hiç görmese de aslında biz ışığa gülümseriz.Kaçış ve bekleyişe aynı anda bilet kesen ellere ,biraz para sıkıştırıp sırt sırta verip’’ hadi ‘’deyip çekip gidende aslında yine bizleriz.’’Kimse /siz değildir’’ derken bize ,biz yine itiraz ederiz. İçimizde bir şeyler büyür büyütür kötüyse ben büyütmedim, iyiyse zaten bende hep vardı deriz
Düşünün . Kaç kez elimizi şakaklarımıza koyup da iki göz yaşına pişmanlığımızı satmadık ki. Yetti mi sizce bu kadar sızı kendimizi kendimize affettirmeye.Zihnimizden geçen her kara kedi merdivenlerimizde, parlayan gözlerle bakınca gözlerimizin içine, aslında kaçacak delikleri tıkayıp kendimizden kaçarız yine Akıl dediğimiz hanemizde. kelimelerimiz bir dikenli tel olup da takılınca mısraların diline, kan revan içinde kalan öznelerimizi ellerinden tutacak kadar yüreklendik mi hiç . Yüreklerimize önce ben/lik koyup sonra beni bizden çıkarınca geriye kalanlara isyan edip’’Neden yalnızız ‘’diye haykırmadık mı.hiç .Dizinin dibine oturduklarımız hep bizi ninnilerle uyutup,sonra emziğimizi ağzımızdan alıp başka kucaklara beraber atmadı mı hiç?Dünya denen beşikte buz kalıplarına sardığımız yüreklerimiz ne zaman akıl denen çarmahın elinden kurtulsa, yeniden zindanlara birlikte hapsolmadık mı hiç?
Çamurlu bir tarlada düşmeden koşan bir çocuğu bulmak ne kadar zorsa dünya denen yolda Arasat da kalan bir yolcu olmamakta o kadar zor geldi değil mi?
Yüreklerde kırılan binlerce basamak, altından baktığımızda uçurum gibi düşmekten korktuğumuz pişmanlıklarımız…’’ bir adım atsak ileriye ya da bir adım atsak geriye ‘’diye düşünürken geride bıraktıklarımız mı gölge
yoksa hayat mı gözlerimizde senaryosu bizsiz oynanan bir perde.
Gölge oyunuysa bu hani meddah nerede ?
Sıkıldım yazıp çizmekten . Ellerim nasır yüreğimde katran karası …Git Baykuş bakışlı düş yakamdan .Dikme gözlerini gözbebeklerime.
O mezar taşından kaçmak ne senin ne de benim elimde.
Yollar istesek de istemesek de elbet buluşacak mahşerde
Dinle kalbini ey yolcu!
Dinle…
Hak içinde ,
evren gizli zerrende.
Dokun evvel aynada ki suretine.
Çiz yolunu tebessüm et
.Rahmetten ümidini kesme
tövbe yolu hiç kapanmaz
Ahir zaman ümmetine
Ey Resûl
sensizlik çökmeden aleme
Alnımız değsin seccadeye
Miracım ol ey namaz
götür beni
Örtüsü siyah şehrime
Otuzkasımikibinon
Duygusalca