Hasretin bir hicranı var
Yıllarca ruhuma firkat zerkeder, bu nasıl keder
Ne kelam yeter, ne risale içimi teskin eder, her geçen lahza hüzün vadeder
Düşen yaprakta, ağlayan çocukta, kanadı kırılan kuşta, mahzun bakan her nazar, sineme çile eker
Nefes ne kadar acizleşiyor
Şevk hali terk ediyor, takat bilmem ki nereye gidiyor
Melülleşen, bitap düşen, boyun büken bu kalp hangi dilden kal ediyor
Anlaşılmaz olan hicranım, sukut ettiren gamım, gözyaşı döktüren figanım, nedense duyulmuyor
Kalbime bir hançer saplansa
Bir ömür sabreden ah u zarım güm yüzüne çıksa
Hangi gülen yüz, tebessümü esirgemeyen göz, umut bahşeden her söz anlatsa
Gönlüm ayılsa, ruhum hicrana kanmasa, zihnim tarumar olmasa, muvazenem hiç bozulmasa istiyorum
Ne vakit gözlerimi açsam
Rabbime hamdederek, mağrurluktan kurtulsam
Acziyetin her sahnesinde mukim olan yerimi bulsam, miskinliğimi bıraksam
İşte o vakit bilmem ki yüzüm güler mi, ecel anı bu kalbi kabul eder mi suallerini unutsam
Ah sulu gönül neler söylersin
Niçin arlanmadan derdini ayan eder üzülürsün
Külli irade ne söyler, her nasip vaktini bekler, emel sevdanın mayası değilmiş ey ar
İnsan aklını ve idrakini dikkate almalı, bilgi ve şuur nispetinde iradi olmalı, göz kararmamalı mı dersin
Mustafa CİLASUN