Ben Benim

Değişim içindeki merhaba bir insan olan kendimi de anlamaya çalışırken yine sendeliyorum....

yazı resimYZ

Ateş mi yakar yoksa dert mi? Yaktımı fena yakar ama. Sakın demeyin ateşe dayanıklı elbiseler üretildi diye bana. Peki bu elbise gönlün zaturyesini durdurabilir mi? Durduramaz tabikide. Belkide durdurmak istemez. Çünkü ben onunla büyürüm, olgunlaşırım, şekil alırım ve değerlenirim. Çömlekten farkımız ne peki? O da topraktan bende, o da yanıyor bende yanıyorum.. Fark ne o zaman? Belkide en büyük farkım ve meziyetim toprak olmamda. Mevlananın dediğide bu değilmi toprak gibi ol derken.

Bütün bir içtenliğimle samimi olduğumu düşünmek istiyorum ama düşünemiyorum. Çünkü tamamıyla yalan bir hayat yaşıyorum. Tevazudan ve benliğimden uzağım. Bu haldeyken de acaba halen daha insan gibi görünebiliyor muyum? Yoksa sadece görünüyor muyum? Belki de insanlar da, insanlıkta değişmiştir artık.. Ve tamamıyla olmak istediği gibi birini taklit ederken kendinden uzak olduğu için yalan dolan ona çok normal geliyordur. Hatta görmüyordur. Göremezde. Deve kuşu olmak ister ona özenir. Ve onun gibi kafasını kuma sokar. Etrafından habersiz yaşayan bir deve kuşu hayalinde ki kafası kuma gömülü tavus kuşu olur çıkar. Bu kuşlar mı beni fark edecek? Kuş beyinli boş yere söylenmiş olamaz.

Tavus kuşu olmak. Kuyruğun bütün bir güzeliğiyle insanları cezb eden rengarenk kuyruk ama siyah yok. Nerde yok biliyor musunuz? Gökkuşağında. Siyah neden orda olmak istesin ki bütün bir gece ona aitken. Ahmaklık olur siyah için. Peki ya beyaz. O da istemez herhalde ortalıkta dolaşmayı gece vakti. Gündüzler daha güzeldir beyaz için. Her şey ortadadır. Gizli, saklı, sır kötülük... Hepsini yüklemiş siyaha. Siyahta memnun bu işlerden. Tavus kuşunun ayıbını örttüğü için. Peki bu savunma yeterli mi diye sormak istiyorum siyaha? Bu kadar büyük günahlarımıza karşı kayıtsız olman ve dahi onları saklayıp yüzümüze vurmamaman reva mı gerçekten?

İnsan.. Her türlü marazın altından başı çıkan benliğini tanıyamamış, tanımlayamamış ve tamamlayamamış hayatdan dünyadan ve kendinden habersiz sürünüp giden ömrün baş karakteri insan... Bu kadar ahmak olmayalım lütfen. Ucuz hayatımız bize aitken başka pahalı hayatlar kiralayacak kadar moda tutkunu ve kimliksiz olmayalım lütfen. Fakir de olsan zengin de olsan, cimri de olsan cömertte olsan, uysal da olsan asabi de olsan ol ama sen sen ol. Bırak bu 38 numara ayağa 39 numara veya 33 numara ayakkabı almayı. 38 numara yeşil ayakkabılar senin için daha uygun ve sana tam oluyor. Boş yere ayağını sıkıştırma veya pamukla doldurma ayakkabının ucunu. Ben de yapardım bir zamanlar bunu. Ayakkabım büyük olurdu inşallah seneye de olur da giyinirim diye düşünürdüm ama. İlk ayakkabımı aldığım zamanı unutmuş değilim. 1numara büyük olurdu ayağıma. Ama o benim ilk ayakkabımdı. Bir bağcığı turuncu bir bağcığı yeşildi. Babamla beraberken ayağımı yumru gibi yapardım ki ayakkabının ayağıma büyük olduğunu babam anlamasın ve üzülmesin diye. Şimdiyse çifter çifter ayakkabılarım var ama turuncu yeşil bağcıklılarım yok. Onlar benim ilk göz ağrılarımdır. Hayat dersi gibiydiler bana. Kulağıma şunu fısıldadıklarını hatırlar gibiyim geceleri temizleyip yanıma aldığım zamanlar: Bana bak dostum biz sana büyüğüz ama sen bunu mecburiyetten böyle giymek zorundasın. Sakın sesini çıkarma biz seni seneye de koruyacağız taşlardan otlardan. Ama kimse duymasın bunu hele de 38 numaralar vardı ya orda hoşuna giden. Sonra topuğuna yapışırlar.

39 numara ayakkabı bazen mecburiyetten zorunlu olur işte böyle. Hepte insanın onun giydiğinde daha büyükmüş gibi hareket etmek istemesinden değil. Asıl önemli olan tavus kuşu deve kuşu olamaya zorlansada hatta bu ona yaptırılsa da içindeki benliğini asla unutmamalı. Çünkü o bir tavus kuşu....

Yorumlar

Başa Dön