BAZEN OKUMAK İSTEMEZSİN!...
Bazen okumak istemez canın; yazmak istersin Hatta tıkanırsın, elin kolun bağlıdır sanki İçinden hiçbir şey yapmak gelmez Tembellik sanırsın bu hali Ama içinden kelimeler, cümleler fışkırır, iç sesinin dili ile can bulur, tekrar edip durursun Kaçacak başka yerler, yapacak başka şeyler istersin
Televizyon izlersin mesele; uzun biz zap yaptıktan sonra , yüzlerce kanalda izlemeye değer bir şey olmadığına kara verirsin Sonra uyumaya çalışırsın, uyku tutamaz(!) bir türlü, rüya tadında hallerde hep içinden gelen sesin hikayesinde yaşarsın, bilincin açık bir şekilde Ve bir an belinin ağrıdığını hissedersin; yeter artık yahu der ayağa kalkarsın Daha da sıkılmıştır artık için Göğüs kafesin dar gelmeye başlar, sanki bütün iç organlarının ivmeli bir büyümeye tabi olduğu hissine kapılırsın
Dışarı çıkmayı denersin, son kurtuluş olarak, kaçmayı Belki de biraz temiz hava iyi gelir dersin kendini avutmak için; ama aslında derdinin dermanını da bilirsin Boş boş gezer görünürsün sokaklarda, insanların olmadığı sessiz mekanları tercih eder, mümkünse en yakındaki boş tepeye atarsın kendini Ama daha da dar gelmeye başlar bedenin, içinde bir dev sıkıştırmışcasına Tatminsizliğin, mutsuzluğun had safhadadır Hayatın gereksizliği üzerine felsefi düşüncelerin tekrar gelir, düşünce üretim merkezine belleğinden, içindeki seslendirilen kelimelerin gölgesi altında
Artık sana dar gelen dört duvar değil, dünyadır Atmosferin var olan ağırlığını hissedersin omuzlarında, en çekilmez hali ile ve tekrar atarsın kendini evine, odana her şeyden kaçma, bir tenha köşede yok olma isteği ile
Sonunda pes edersin ve yazmaya kara verirsin Her şey mükemmel olmalıdır diye düşünür, masanı düzeltir, kağıtları toplar, kendine bir bardak içecek alır ve oturursun sandalyene; en kutsal ve gerekli ibadeti yerine getirme arefesindeki bir mümin ciddiyeti ile Kalem elinde, kağıt önünde düşünmeye başlarsın, hatırlamaya, saatlerdir içinden tekrar edilen kelimeleri, cümleleri yeniden elde etmeye çalışırsın
Önce başlık düşünürsün yazına, bulamayacağını anlayınca, diğer cümlelerini kaybetme korkusu ile sona bırakırsın, en başta yazman gerekeni ve Nasıl olsa sonunda yazacak bir başlık bulurum diye düşünürsün Ardından yazmaya başlarsın, saatlerdir beynini bir etçil böcek gibi kemiren, bir urun belli aralıklarla tekrarlanan sancıları gibi, sürekli iç sesinin hükmedemediğin dili tarafından sessiz(!) harflerle dillendirilen ilk cümleyi ve ilk düşünceyi
Ama bir terslik vardır bu işte!.. ilk cümleden sonra gelen, çokça tekrar ettiğin, ama ilk cümlenin yüksek sesinin altında ezilmiş ikinci cümleyi bir türlü hatırlamazsın Artık tamamen bir depresyon halinin ellerine düşmüşsündür Beden diye bir şey yoktur; sen sadece beynindeki ara sıra şoklarla artan çekilmez sancıdan ibaretsindir Cehennem ateşinden daha kavurucu, Allahın cezası bu halden kurtuluşun yoktur sanki Kalmak istersin yerinden; ama ne mümkün Sanki, dünyanın en kuvvetli yapıştırıcısı ile sandalyeye yapıştırılmış popon ve görünmez bir kütle yüklenmiş omuzlarına Kendini bedava çalışan bir hamal olarak düşünür, gülersin
Dakikalar ilerledikçe daha da zor bir süreç olur bu hal Eski bir alışkanlığın tecellisi gibi bir sigara ister canın, ama kendine verdiğin sözün ağırlığı ile sıkarsın önce ellerini, sonra dişlerini
O anlarda kısa süreli bir şuur kaybına düşer, kızgınlığa sürüklenirsin Sanki bütün her şeyin sebebi sigarasızlıkmış, tek sigaraya bütün problemler çözülecekmiş hissi duyarsın Bacağında hafif bir titreme ile şeytani bir cümle belir yapışır düşüncelerinin merkezine İçindeki ses ikna etmeye çalışır seni; ah bir sigara içsen, toparlarsın kendiniişte o zaman en güzel metinleri yazarsın, hatta ölümsüzleşirsin belki de bu metinlerle bir sigara istiyorsun aslında, yazmak değil derdinin çaresi, sadece bir nefes sigara hem sen kuvvetli ve iradeli bir adamsın, bir sigara ile tekrar başlamazsın ki der şeytanın, sağdan yaklaşarak çekingen bir eda ile kurnazca
Bu iş böyle olmaz dersin kendi kendine ve bütün zahmetlere katlanarak, pencerenin önüne çekersin masanı ve sonuna kadar sıyırırsın perdeyi Çıplak pencerenin camında izlemeye başlarsın dış dünyayı, televizyon izler gibi
Önce beyaz bir minibüs çeker dikkatini, önündeki yoldan geçen sonra gökte muhteşem figürler çizen göçmen kuşların doğa harikası şovunu izlerisin bir müddet sonrası daha da vahimdir; öylece beklersin gözlerin dışarıda bir put gibi, mal gibi
Umudun tükenişi ve merak duygusu ile karşıdaki apartmanın balkonlarına, pencerelerine ilişir gözün, teker teker bakar ve yorum yaparsın içinden İşte bu anda bir teyze ilişir gözlerine Şubat ayının ortasında, güneşli Pazar gününü fırsat bilip, balkonda sana doğru uzattığı okka gibi nasırlı ayaklarını hafif hafif sallayarak, hiçbir şeyi umursamadan uyuduğuna şahit olursun Önce bu durumundan rahatsız olur onu tenkit edersin içinden, ama sonra onun o mutlu ve deliksiz uykusuna imrenir hayran olursun ve giderek daha çok ilgini çekmeye başlar sana doğru uzattığı nasırlı ayakları Bu ayakların yılların kahrını çektiği ve nelere şahit olduğunu düşünürken birden canlanıverir yeniden şuurun ve ikinci cümleyi hatırlarsın
Artık tamamdır Çorap söküğü gibi dökülür her şey Saatlerce içinde birikmiş ve benliğini tehdit eden bütün kelimelerden, cümlelerden kurtulmaya başlarsın İsmailin ayağının altından fışkıran zemzem gibi fışkırmaya başlar cümleler belleğinden ve sen çölde su ararken petrol bulmuş fakir bedevi sevinci ile karalamaya başlarsın kağıdı, hiçbir düşünceyi atlamama gayreti ile
İşte böylesi bir cehennemi bir günün ardından gelir yazınların ama bazen saçma olur bu fikirler ve ben bunun için mi çektim bu eziyeti der kızarsın Bazen de paha biçilmez bir mücevher edasında olur v tekrar tekrar okur, sana bu acıları çektirip, bu metni hediye edene şükredersin
Böyle bir günün ardından gelen bir yazıda anlatabilmek ise halini; insanı en tatmin edeni, en güzeli
Bazen Okumak İstemezsin!..
bir metnin ortaya çıkması anında yazarın çektiği sancıları ve gelgitleri konu alan bir deneme...