Bayrağımıza Dil Uzatmayalım

Her defasında Türkiyeye dil uzatan, Türkiye benim anavatanım değildir diyen, TC Elçiliğinin önüne siyah çelenkler konarak, kesik eller koyan, her gelen elçiye, -Sanki karışıyor gibi- İçişlerimize karışma diyerek hakaretler eden ve fakat maaşlarını da her nedense Türkiyeden alan ve her başları sıkışınca Ankaraya gidip ağlayan bu zihniyet, geçtiğimiz gün yüce meclisimizde yine adeta kin kustu

yazı resim

Meclis, demokrasilerin en serbestçe ve özgürce uygulandığı yerdir. Çok eski çağlardan beri, demokrasi ile yönetilen ülkelerde meclise seçilen vekiller, mecliste kürsüye çıkarlar ve devletle ilgili buldukları her şeyi konuşurlar.
Vekiller, milletin temsilcisi oldukları için kürsüde diledikleri gibi konuşurlar ve bunu yaparken de kendilerinin bir temsilci olduklarını bilirler.
Bizim meclisimiz de böyledir. Halk tarafından seçilen vekillerimiz, meclis toplandığı zaman kürsüye çıkıp güncel konuları dile getirirler. Bazen saatlerce konuşanlar da olur
Ama meclisimiz artık eskisi gibi samimi değil. Kürsüye çıkan vekiller, boş koltuklara konuşuyorlar Çünkü diğer vekiller onları dinlemek zahmetinde bulunmuyorlar. Ya meclis koridorlarında, ya parti odalarında, ya da kendi odalarında oluyorlar.
Günümüz meclisinde CTP, vekilleriyle dikkatleri çekmeye başladı. Daha ilk günden mecliste bir yemin krizi yaşandı. CTPli bir vekil, kendi hazırladığı vekil yeminini okumak istedi. Oysa yasalarımıza göre vekillerin yasada belirtilen yeminin okunması gerekir. Bu yemin okunmadığı taktirde de vekilin vekilliği yürürlüğe girmez.
Sayı vekil, daha sonra kürsüye gelerek yasal olan yemin metnini okumuş ve vekilliğine meşruluk kazandırmıştır. Bununla da bitmedi. Aylar sonra aynı vekil, TC askerlerine Tecavüzcü diyerek onları adeta aşağıladı.
Tabii çok daha önceden aynı zihniyeti taşıyanların Ankara, ne paranı, ne de memurunu istemiyoruz., Ankara, elini Kıbrıstan çek gibi söylemlerini gündeme dahi getirmiyoruz.
Her defasında Türkiyeye dil uzatan, Türkiye benim anavatanım değildir diyen, TC Elçiliğinin önüne siyah çelenkler konarak, kesik eller koyan, her gelen elçiye, -Sanki karışıyor gibi- İçişlerimize karışma diyerek hakaretler eden ve fakat maaşlarını da her nedense Türkiyeden alan ve her başları sıkışınca Ankaraya gidip ağlayan bu zihniyet, geçtiğimiz gün yüce meclisimizde yine adeta kin kustu
Geçen günlerde meclis kürsüsünde Milli Değerlerimize Önem Verilmesi konusunda bir konuşma yapan Lefkoşa UBP Milletvekili Sayın Zorlu Töreye dil uzatıldı.
Töre, Meclis kürsüsünde yaptığı konuşmada Biz, UBP kurultayında Çavbella Marşı değil, İstiklal marşı okuruz dedi.
İşte ne olduysa o anda oldu. Daha önce meclis kürsüsünde bir çok kez Kültürümüz ve kültürümüze gereken önemin verilmesi hakkında konuşmalar yapan ve adeta bunu beyinlere nakış eden CTPli bir vekilimiz Töreye İstiklal Marşı bizim değil dedi. Bunun üzerine Töre, İstiklal marşı bizim marşımızdır. Bu yaslarla belirtilmiştir. Ama beğenmiyorsan senin için Mücahitler Marşını okuyayım dedi. Bu yanıta da Sayın vekilimiz, Mücahitler Marşına da karşıyım. Çünkü bu marş asker ve askerlik kokuyor dedi.
Anlayamadık Askerimize karşı bu kin, bu öfke, bu horlama, bu dışlama niye?
Sayın Töre, yaptığı konuşmada: Vatanı, bayrağı herkesin savunması gerektiğini ifade ederek, Kimsenin bir diğerini değerlerinden dolayı küçük görmesini, suçlamasını kabul edilemeyeceğini kaydetti.
Beşparmaklardaki bayrağın eleştirilmesini ve barış önünde engel görülmesinin yanlış olduğunu, Masa üzerindeki bayrak ve izaz ikramların da konu edilmesinin haksızlık olduğunu ifade eden Töre, bayrağa, devlete sahip çıkılması gerektiğini vurguladı.
Burada Sayın Töreye sonuna kadar hak veriyoruz. Bayrak ve Milli marşımız bizim için önemlidir. Namusumuz gibidir. Her ikisinin de anlamı Türk Milleti için önemlidir. Adeta kutsaldır.
Türkiyede herkes bu iki değere saygı duyar. Bu da yasalarla belirtilmiştir. Bunlara saygısızlık yapanlar yasal suç işlemiş kabul edilir ve cezalandırılırlar.
Bayrak da, Milli Marş da Türk Milletinin çok sıkıntılı dönemlerinden sonra ortaya çıkmıştır. İstiklal Marşı yazarı Mehmet Akif Ersoy Allah, bana, bir daha İstiklal Marşı yazdırtmasın diyerek o günlerin zorluğunu dile getirmiştir.
Bu gün en azından o dönemde şehit düşmüş ve o bayrağın uğruna canlarını hiçe sayanlara saygı duymak gerekir.
Sanatçı ruhlu olan ve Kültürün ne kadar önemli olduğunu bilen bu, çok sevdiğim ve saydığım vekilimize, maalesef bu defa hak veremiyorum. Ve onun bu görüşlerini doğru bulmuyorum
Tabii demokratik ortamda istediği gibi düşünmekte serbesttir. Ama bu serbestlik de, o değerlere dil uzatılmasını gerektirmez
Olmadı Sayın Vekilim
Biz, sizi milli değerlerimize, kültürümüze sahip çıkan ve onlara saygı gösteren biri olarak tanıyoruz
Lütfen Şanlı bayrağımıza, Milli Marşımıza Bizim değil diyerek dil uzatmayalım
Onlar, içimizde taşıdığımız can kadar, ruh kadar bizimdir.
Onlar, aldığımız soluk kadar, içtiğimiz su kadar bizimdir
Onlara hep beraber sahip çıkalım

Başa Dön