Yaşamda sevgiyle; bir o yana, bir bu yana salınan,
İki çiçektik uzaklarda açmış..Yaşam umudu, yaşam kaynağı, cana, can veren candık biz; bize göre....
Ben "sen'im", sen de "ben'im" derken,
bilmezdik, bir adam çıkar mıydı İkimizden? Ancak, birleşen yüreklerden, iki yürek çıkmazdı yeniden.
Nuh tufanı gibi coşkun, evrene sığmayacak kadar büyük, kainattan güzel, uzay kadar ömürlü ve sıfır özürlü sandığımız bir aşktı var edilen...
Bize Cennet; sabah saatin altısı, bir garip kahvaltısı,
buğulu gözlere baka, baka, sevdanın zirvesine çıkmaktı...Cehennem mi? Sensizlik, bensizlik, bizsizlik...
Sonrası...
"Biz ayrı değiliz, uzaklarda değiliz,
bir aradayız biz; her an seninleyim...."
Aldatmacalarıyla başalayan ayrılık...
"Bu dümbük dünyanın, ne anasına, ne danasına bakma, boşver, aldırma!!
İyi ki, varsın; iyi ki yarımsın..
Muhabbet kuşum, minicik güvercinim,
gönül beşiğimde nazlı ve biricik bebeğim"
derken, vuslatı hiç görmeden gelen ayrılık...
İkimizin de çok sonrası kabullendiğimiz ayrılık...
Şimdi nasılsın?
Tamam anladım...
Sen sus, sen söyleme..
(sen söyleme-30)
28/12/2004
Nesrin Göçmen