Aynaya Yorgunca Bakan Kadın...

Aynaya baksa, o bile kendine aynısını yapardı. Başka bir yüze artık bakamayan bakmak istemeyen o gözlerin sahibini; bakarak, konuşarak, sorarak mahcup etmek istemezdi… Bu nasıl bir çaresizlik diye içinden geçirdi. O çaresizliği tekrar hissetti… Sonra gururu aklına geldi. Istırabının asıl nedeni olan o gurur...

yazı resimYZ

Istırabını belli etmemek için uğraşıyordu ama nafile. O çaresizliğinin izleri belli oluyordu yüzünden, gözlerinden. Öyle hissediyordu. Durumu; sokaklardaki bakışlardan, gözlerini kaçıranlardan, soru soramayanlardan anlaşılıyordu. Aynaya baksa, o bile kendine aynısını yapardı. Başka bir yüze artık bakamayan bakmak istemeyen o gözlerin sahibini; bakarak, konuşarak, sorarak mahcup etmek istemezdi… Bu nasıl bir çaresizlik diye içinden geçirdi. O çaresizliği tekrar hissetti… Sonra gururu aklına geldi. Istırabının asıl nedeni olan o gurur... Gururunu yenebilse bitecek çekilen ama… “Nasıl kanarım, nasıl inanırım?” dedi.
Solgun görünüyordu, dışarı çıkmamalıydı çıkacaksa da makyajına dikkat edecekti. Sesi de titriyordu konuşmamalıydı ya da tebessüm edip geçecekti, çevresindekilere. Yalancı gülüş, evet onu denemeliydi. Bunu yapabilir miydi? Düşündü! Şekil olarak yapabilirim dedi. Kolay mı, yıllarca ona yalancı gülüşü uygulamalı gösteren birine inanmıştı. Bu konudaki tecrübesi ilerde işe yarar mıydı acaba? Sahte gülücükleri ayırt edebilir miydi bundan sonra? Esasında konuşmalıydı da rol yaparak, ıstırap verenin yaptığı gibi aynen. Bunun için sadece ıstırap vereni hatırlaması yeterdi. İnandığı o insanın replikleri ve yüz hatları, evet bunu da deneyebilirdi. Acaba bu kadar sahtekar olmak daha çok acıtmaz mı canını? Ne ilginç diye düşündü sahtekâr biri tecrübe kazandırtmıştı ona. Ya o gurur; o nasıl kabul edebilir böyle yalancıktan vücut dilini?
“Nedir, nedir derdim?” dedi aynaya bakarken yalnız kalmayı hak ettiğini düşünen gururlu kadın. Ayna sihirli değil ya seslenemedi ona; senin derdin “gurur değil” diye… Diyebilseydi keşke o ayna düşünen taraftan ona bakana; ama o mücadeleci kadın da cevap verirdi aynaya; ne yapsaydım yani, görmezlikten mi gelseydim? Gelemezdi görmezlikten ne şimdiki benliğim ne de gelecek yaşlardaki benliğim, yaradılış meselesi işte, derdi.
Sorguladı kendini; yalnız kalmayı hak eden ben miyim yoksa yalnız bırakıp giden mi? Düşündü geçmişi ve cevap verdi kendine; hayır… Hayır, hak etmedim, dedi… Gözleri hala aynadaydı…
Aynadaki yüz, yani düşünemeyen taraftaki o, düşünen taraftaki ona söylemek istedi; yalnızlık kötü mü, ya yanında biri varken yalnız hissetseydin kendini? Yalnızlık hissettiren biriyle yaşamak nasıldır bir düşün! Çevrede yalnız olmadığını düşünen birçok insan olacak ama ya yalnızlığı yaşayan gururlu bir kadın olarak öylesine kalsaydın? Yalnızlık hissettiren biriyle yaşayan, gurur ve verilen sözlere esir bir kadın olarak aynaya baksaydın? Ya o sahte gülücükleri ve yalan vücut dilini hiç fark edemeseydin ve çevrendekiler deseydi senin için; “zavallı bu sahtekarı nereden bulmuş?”. Gitmiş yani, şükret demek istedi aynanın düşünemeyen tarafındaki o, düşünerek ıstırap çekene.
***
Istırap çeken, aynada bir şey fark etti. Gözleri baktığı gözler değildi sanki, farklıydı. Daha derin bakıyorlardı, hissettiği gibi değillerdi yani, umut vardı gördüklerinde. Rengi de hissettiği gibi değildi yüzünün. Hiç solmamış gibiydi, canlı bir renk vardı yüzünde.
Sokağa çıktı hemen. Yürüdü çok uzunca, sonra kahvelere girdi, çay bahçelerine; hedefi insanlardı. Yüz ve gözlerinden, gülücüklerinden mutlu olanları ayırt etmeye çalıştı. Başarısız olmuştu, mutluluk belli olmuyordu gözlerden. Zaten gülücükleri ayırt etmek ona göre değildi, yine yanlış karar veririm belki dedi. Eve dönmeye karar verdi. Cadde de çalışan birkaç yorgun işçi gördü akşamüstü, evlerine gitmeye hazırlanıyorlardı. Yorgundular belliydi, işçilerin gözlerine baktı. Kendi gözlerini gördü. Kendi solmuş yüzünü hissetti.
***
Anlamıştı artık kendini, sadece yorgundu. Giden bir anlaşılamayanı düşünmekten yorulmuştu. O akşam aynaya çaresiz değil sadece yorgunca baktı. Ve o gece sadece yorgun hissederek uyudu ve sabah uyandığında yorgunluk hiç kalmamıştı.
(Gürsel ÇOLAKOĞLU)
]

Başa Dön