Yer, İstanbul'un Üsküdar ilçesi... Suç oranı yok denecek kadar az olan Çamlıca Mahallesi yaz ayının o kavurucu sıcağında polise yapılan bir ihbarla sarsıldı. Fatih Sitesi içinde bulunan bir binanın birinci katında kalan Erhan'dan haber alamayan Umay, Erhan'ın başına bir şey gelmiş olabileceği korkusuyla durumu polise bildirdi. Olay yerine gelen polis, çilingir yardımıyla kapıyı açtığında ağır bir koku ile karşılaştı. Polisler nefes almakta zorluk çekmelerine rağmen evin odalarında Erhan’ı aradılar. Ve yatak odasına geldiklerinde koku biraz daha ağırlaştı. Ekipler nefeslerini tutarak kapıyı açınca tüyler ürpertici bir manzarayla karşılaştılar. Erhan, uyurken öldürülmüştü. İstanbul Asayiş Şube Müdürlüğü, cinayet masası dedektifleri ve kriminal polis, cinayetin işlendiği eve gelerek soruşturmaya başladılar. Kriminal polis cesede dokunarak tam katılaşmadığını fark etti. Bu da kurbanın yaklaşık 6 saat önce öldürüldüğünü gösteriyordu. Yatağın üzerinde yoğun kan olması, cinayetin kurban yatarken gerçekleştirildiğini gösteriyordu. Maktul uyurken başına sert bir cisimle vurulmuş ancak ölmemişti. Katil, yatağın yanındaki masanın üstünde bulduğu eşarp ile kurbanı boğmuştu. Bu son hamle maktulün ölmesi için yeterli olmuştu. Kriminal polis Erhan’ın ölüm şeklini 'boğulma' olarak kayıtlara geçti. Kriminal ve cinayet masası dedektifleri cesedi ters çevirdiklerinde kurbanın ellerinin yumruk şeklinde olduğunu fark ettiler. Maktulün sıktığı avuçlarının içinde bir yığın kağıt para ilk bakışta dikkati çekiyordu. Avuçları açıldığında kağıt paralar ile siyah bir kumaş pantolona ait olabileceği tahmin edilen pantolon kemeri tokası ve beyaz gömlek düğmesi bulundu. Maktulün pantolonu ve gömleği yanı başında asılıydı, avuç içinden çıkan deliller hemen kurbanın kıyafetleriyle karşılaştırıldı. Ancak hiçbiri maktulün kıyafetleriyle uyuşmuyordu. Bu da bulunanların muhtemelen boğuşma sırasında kurban tarafından katilin üzerinden kopartıldığını gösteriyordu. Kurbanın cesedinde otopsi yapılarak rapor hazırlanması için polisler cesedi Adli Tıp morguna kaldırdılar. Ve cinayet masası dedektifleri evin içinde soruşturmalarına hız verdi. Polislerin ilk tahmini evin içine gasp amaçlı giren bir hırsızın cinayeti işlediği yönündeydi. Çünkü cinayetin işlendiği apartman üç katlı ve bahçeli, daire ise hemen girişte, birinci kattaydı. Bu da açıkta hırsızlar için kolay bir hedef olduğunu gösteriyordu. Apartmandaki herkes meraklı gözlerle polisi izliyor, kimisi de feryat figan ağlayarak polisin çalışmasına engel oluyordu.
Cinayet masası dedektiflerinden Ertuğrul, evin içinde yaptığı araştırmada kırık cam parçaları buldu. Cam parçacıkları balkonun kapısına kadar gidiyordu. Dedektif balkon kapısının açık olduğunu fark etti. Kapının camı insan eli geçecek derecede dışardan kırılmış ve parçaları da evin içine düşmüştü. Bu da polislerin kapıyı çilingir yardımıyla açtıklarından, katilin balkondan içeriye girdiğini gösteriyordu. Balkondan salona girildiğinde, odada bir çekyat ve eski halı vardı. Çekyat üzerinde maktule ait kartvizitler, kredi kartları ve kimlikler dağınık haldeydi. Oturma odasındaki koltuklarda yeni elbiseler ve hediye kutular vardı. Bu durum dedektif Ertuğrul'un dikkatini çekti. Polis eşyaları kurbanın apartmandakilere sordu. Tanıklara göre kurbanın sergi çalışmaları vardı. Ve bu eşyalar da sergi için kurban tarafından alınmıştı. Dedektifler evin içindeki araştırmalarını sürdürürken cinayeti telsizle duyan İstanbul Asayiş Şube Müdürü Ercan, emrindeki polisleri denetlemeye geldi. Ercan, uzun yıllardır çözdüğü sayısız cinayet davalarındaki namıyla tanınıyordu. Şube Müdürü daha kapıdan adımını atmasıyla birlikte cinayet büro amiri Baş komiser Ertuğrul’u yanına çağırdı. Ve "Katil, sizin kendisini yakalamanız için imzasını atmış. Eğer şu yoğun pis kokunun ne anlama geldiğini çözerseniz, cinayeti çözmüş olacaksınız. Bu koku üzerine yoğunlaşın" diyerek polislere izlemeleri gereken yolu gösterdi. Dedektif Ertuğrul evin içinde tekrar aramaya yaptığında salonda kapağı olmayan bir sinek ilacı buldu. Sinek ilacını koklayan dedektif evdeki kokuyla hemen hemen aynı olduğunu anladı. Peki o zaman katil niçin evin içine sinek ilacı sıkmıştı?
Dedektif Ertuğrul sorunun yanıtını aramaya başladı. Eğer katil yabancı biri olsaydı evin içine sinek ilacı sıkmazdı. Ancak kurban ile aynı apartmanda oturuyorsa katil çevreye yayılacak olan yoğun ceset kokusundan rahatsız olacaktı. Böylece kokuyu önlemek için kendince bir yöntem geliştirmişti. O da evde duran sinek ilacını boşaltarak kokunun yayılmasını engellemeye çalışmaktı. Dedektif Ertuğrul bunları düşünürken kriminal polis, katilin girdiği sanılan balkon camının kırık parçaları üzerinde tasvire elverişli parmak izi buldu. Katil zanlısı camı kırarken baş parmağıyla sıkıca bastırmış ve o basınç sırasında parmak izi cama işlemişti. Fakat bu parmak izi kime aitti? Soruşturmayı yürüten polislerden biri kurbanın işyerinde inceleme yaparken bir tanık buldu. Tanığa göre kurban gece yarısı saat üç sıralarında otomobili ile markete gelerek otomobilinin arkasına bir şeyler yüklemişti. Tanık kendisine "İyi akşamlar" dediğinde kurbanın da "İyi akşamlar" diyerek karşılık verdiğini söyledi. Ancak tanık kurbanın yüzünü görmediğini ve sesinin de değişik olduğunu belirtti. Cinayet masası dedektifleri sinek ilacı mantığından yola çıkarak soruşturmayı, kurban ile aynı apartmanda oturanlara çevirmeye karar verdi. Kurbanın avuç içinde bulunan kemer tokasından yola çıkacak olan dedektifler mahkemeden arama izni alarak bütün dairelerdeki siyah pantolonları incelemeye aldılar. Ancak polisler aradıkları kanıtların hiçbirini bulamadılar. Aslında dedektif Ertuğrul evlerde bir şey bulamayacağını biliyordu. Muhtemelen katil zanlısı evde kanıt bırakmazdı. Dedektif apartmanda inceleme yaparken kurbanın kardeşi komşusu Atilla eşine evlerinde bir siyah pantolonun eksik olup olmadığını sordu. Kadın şaşırmıştı ve yatak odasına giderek eşinin pantolonlarını kontrol etti. Ve geri geldiğinde polis istediği cevabı bulmuştu. Kadın eşinin bir pantolonunun eksik olduğunu söyledi. Polis yanında bulunan kemer tokasını gösterdi ancak kadın hatırlamadı. Şimdi dedektifin sinek ilacı teorisi yerine oturmaya başlamıştı. Ancak dedektif Ertuğrul'a göre hamle yapmak için çok erkendi. Katil zanlısının yakalanması için biraz daha araştırma yapılması gerekiyordu. Polis kurbanın apartman komşularıyla tek tek konuşmaya karar verdi. Apartman komşuları ölen Erhan’ın çok iyi, yardımsever bir insan olduğunu söyledi. Bir kişi dışında...
Herkes kurban için iyi insandı derken kapı komşusu Atilla, Erhan’ın düşmanları olduğunu söyledi. Hatta polislere bir hafta önce hırsızların yine aynı yerden evi soymaya çalıştıklarını anlattı. Kapı komşusu Atilla ifade verirken sürekli gözyaşları dökerek, polise Erhan’ı hırsızların öldürdüğünü ve katilin mutlaka yakalanması gerektiğini söyledi. Dedektifler, birinci şüphelinin kapı komşusu olduğunu hissettirmeden, savcılıktan aldıkları izin ile zanlı kapı komşusunun parmak izini aldılar. Ve kriminal şubede camla incelenen izler bire bir uyuştu. Yani kurbanın kırılan camındaki parmak izi, kesin olarak kapı komşusu Atilla'ya aitti. Polis, zanlı kapı komşusuna camda bulunan parmak izinden bahsettiğinde zanlı, "Katili yakalayamadınız da beni mi suçluyorsunuz?" diyerek sert tepki verdi ve ardından da Erhan’ın evine sürekli geldiğini, o zaman camı ellediğini söyledi. Dedektif Ertuğrul'a göre katil zanlısı kapı komşusuydu ancak bu delillerle onu hakimin önüne çıkarmış olursa avukatı kanıtların hepsini çürütebilirdi. Sorgu boyunca zanlının sürekli koltuk altını kaşıdığını gören dedektif, zanlının kıyafetlerini çıkarmasını istedi ve zanlının vücudunda sürtünmeyle oluşan bir yara gördü. Atilla ifadesinde eşi ile tartışması sonucunda eşinin tırnağının bu yaraya neden olduğunu söyledi. Polis kriminal şubeden tekrar yardım isteyerek zanlının yarasından doku örneği aldırdı. Bu arada zanlının eşi de şubede olduğundan polis zanlının söylediği kavgayı sordu. Ancak genç kadın kavga etmediklerini söylüyordu. Kriminal polisten gelen rapor da aynısını söylüyordu. Yaradan alınan doku örneği 'tırnak' nedeniyle oluşmamıştı. Dokuda pas izleri mevcuttu. Polis hemen kurbanın evine bir ekip göndererek, balkondaki demirlerden örnek alınmasını istedi.
Kriminal polis demirlerden alınan pas örneklerinin yara dokusundan bulunan izler ile örtüştüğünü söyledi. Dedektif Ertuğrul tekrar zanlı komşuyla ile konuşmaya karar verdi. Ve zanlıya "Her yerde senin izin var, ne diyorsun bu bir tesadüf mü yoksa?" diye sordu. Sürekli sıkılan zanlının ağzından birden "Hayır parmak izim çıkamaz, ben eldiven giymiştim" diyerek bir itiraf çıktı. Zanlı ağzından çıkan sözleri duyduğu zaman birden irkilerek kendini toparlamaya çalıştı ama polis lafı çoktan yakalamıştı. Ve dedektif buldukları kanıtlardan zanlıya bahsederek cinayeti nasıl işlediğini anlatmasını istedi. Zanlı, bir aydır işsiz olduğunu ve Erhan’dan yardım istediğini ancak, Erhan’ın bir karşılık vermediğini söyledi. Ve cinayet gecesi kurbanın evde uyuduğu bir saatte balkon camını kırarak içeriye girdiğini de... Arkasında kanıt bırakmamak için mutfaktan bulaşık eldivenini takarak Erhan’ın sergi sonunda kazandığı paralarını ve arabasının anahtarını aldığını ve sonra da dışarıya çıktığını itiraf etti. Zanlı ifadesinde şöyle devam etti; "Gece sokaktayken, evinde hırsızlık yaparken, Erhan’ın gözlerini aralayarak beni görmüş olabileceğini düşündüm. Acaba yüzümü gördü mü diye şüphelendim ve tekrar Erhan’ın evine bu kez elimde sopayla geri döndüm. Bir saat salonda bekledim ve sonra yatak odasına girer girmez kafasına sopa ile vurdum. Uyanarak pantolonumdan tutmaya başladı. Eşarpla boğdum. Öldüğünü anladıktan sonra korktum ve cesedin kokacağını düşünerek evdeki sinek ilacının tamamını Erhan’ın üzerine ve odaya boşaltarak kokmasını önlemeye çalıştım. Ardından da geldiğim yerden kaçarken demire sürtündüm ve vücudumdaki yara da bu nedenle oluştu. Kanlı kıyafetlerimi de çöpe attım." Dedektifler, olayda kullanılan kanlı sopayı, sinek ilacı kapağını zanlının gösterdiği yerde buldular. Bu cinayet, sinek ilacı kokusu şüphesiyle çözülmüştü. Maktul, yargılandığı mahkemece 30 yıl ağır hapis cezasına mahkum oldu ve şu anda Konya E Tipi Cezaevi'nde...