Bildiğimiz gibi Avrupa Birliği, siyasi bir birliktelik olmanın yanında ekonomik hedefleri olanbirliğin adıydı.
Bu birliğin üyelerinden olan İngiltere, Avro krizinden müthiş derecede ürkmüş durumda.
Para birimi olan Sterlini zaten değiştirmeyen İngiltere, bundan sonra da Avroya pek sıcak bakacağa benzemiyor.
Avrupa Birliğinin geleceği, İrlanda, Yunanistan, Portekiz ve İspanya'nın borç stokları nedeniyle çok da parlak gözükmüyor.
Artık şunu anlamamız gerekiyor. Zoraki ve yapay birliktelikler, doğal ve gerçek sorunlar karşısında çaresiz kalabiliyor.
Avrupalılar 1. ve 2. Dünya savaşları sırasında yaşadıkları acıların ateşini tam söndüremeden, bu birlikle bütün sorunlarını yapay olarak rafa kaldırdılar.
Avrupa Birliği, binlerce yıllık doğal bir sürecin sonucu değildi. Aksine maddi menfaatin hatırına siyasiler tarafından gerçekleştirilen bir birliktelikti.
Bugün bile Avrupa ülkelerinin Avro gibi konulardaki referandumların sonuçlarından korkmaları, engelledikleri doğal gerçeklikten kaçmaları anlamına geliyor.
Elbette bu birlik oluşturulduktan sonra tarih de, bu neticeye göre yorumlanacaktı ama bu gerçek tarih değil, yapay bir tarihti.
Halbuki teorikte Avrupa Birliğinin kökleri ta antik Yunana kadar dayanıyordu ama bugünkü Yunan kültürü, o günkünden oldukça farklıydı.
Osmanlıdan döneri, tespihi, lokumu, sazı, baklavayı en önemlisi şark kültürünü almış bir Yunan, artık o meşhur Helen kültürünün temsilcisi olamazdı ki!
Hele filozoflarının yapıtlarına Bağdattaki, Endülüsteki Arapçaya çevrilmiş eserlerden ulaşmış bir Avrupa, aslında artık eski Avrupa değil olsa olsa Av/arapa idi.
Çünkü çeviri eser demek, o eserin yeniden yazımı ve inşası demekti. İbn-i Sina ya da Farabi bu çeviri işini yaparken, o dönemdeki İslami kültürü esas alacaklar, eserlerini o kültürün boyasıyla boyayacaklardı.
Hıristiyanlık kültürü yanında bu yeni felsefi temele dayanan Avrupa, aslında sonuçta yeniden İslami kültürü ve medeniyeti doğuracaktı. Çünkü tohumların fıtratı asla yanılmazdı.
Avrupanın antik Helene dayandığı tezi, Osmanlıyı yok sayan bizdeki tarihi tezler gibi yapay bir tarih diyalektiği oluşturmak adına ortaya atılmıştı.
Avrupa Birliği her ne kadar kadim Avrupa ve Hıristiyan kültürünün ortak unsurlarına dayandırılsa da, bütün bu ortaklıkların kendilerine ait farklı kültürel genleri var.
Yani bu ortak görünümler ya da benzerlikler, birliği oluşturan parçalar arasında mükemmel doku uyumları yaşanacağı anlamına gelmiyor.
Sorunları göz ardı edilip, bu birliğe dahil edilen ülkelerin bütün hastalıkları Avrupa Birliği vücudunun hücrelerine kadar sirayet edecekti.
Yunanistanı bırakın, Güney Kıbrıs Rum kesimini bile bütün ağır sorunlarıyla sınırları içine alan Avrupa, aslında ayağına bir taş bağlayıp kendini Akdenizin derinliklerine atmış oldu.
Avrupanın bugün yaşadığı Avro krizi, aslında büyük bir hayal kırıklığının da acıklı bir yansıması değil midir örneğin?