Ateş Çemberindeki Ülke Türkiye

Efsane Çeçen Komutan Cevher Dudayev bir mülakatında devletimiz için şöyle söylüyor: Türkiye hem Türk dünyasının, hem de İslâm âleminin ümit ışığıdır.

yazı resimYZ

Efsane Çeçen Komutan Cevher Dudayev bir mülakatında devletimiz için şöyle söylüyor: Türkiye hem Türk dünyasının, hem de İslâm âleminin ümit ışığıdır. Bu ışığın sönmesi hem İslâm âleminin, hem de Türk dünyasının karanlığa gömülmesi demektir! Türkiye sadece İslam âleminin ya da Türk dünyasının değil, artık bütün mazlum tüm toplumlar için bir umut ışığıdır. Bu ışığın sönmesi demek küresel emperyalist şeytani gücün dizginlerinden boşalması demektir. Bu yüzden var güçleriyle bu ışığı söndürmeye çalışıyorlar.

Yavaş yavaş değil artık hızla yaklaşan bir ateş çemberinin hedefindeyiz maalesef ülke olarak. Dört bir yanımız sorunlarla çevrilmiş durumda. Irak ve Suriye kan gölüne dönmüş durumda ve fokur fokur kaynıyor. Küresel güçlerin adeta oyun oynar gibi karıştırdığı ve kan gölüne çevirdiği iki ülke. Oyunu oynayan emperyalistler, ölen, yok olan, vatansız kalan ise Müslümanlar. Ateş çemberi iyice daralırken içimizdeki ve çevremizdeki şer odakları da çalışıyor, kendilerine yüklenen misyonun gereğini yerine getirmeye çalışıyor.

İranla başlayalım... İranla ilişkilerimiz kadim zamanlardan beri zaten bozuk. İran tarihi bir kinle dibimizde siyaset üretiyor, ülkemize her daim zarar verebilmek için adımlar atıyor. Son olarak Ruslarla yaşadığımız krizde Şia, Moskof Şeytanı nın yanında safını tuttu. Türkiyeye savurduğu tehditlerin biri bin para. Ayrıca Şii İran, Rusyanın onca soruna rağmen yapamadığını yapan ve doğal gazı kesen sözde komşumuz olan devlettir. İran kendi rejimine rakip gördüğü Sünni çağdaş ve güçlü bir Türk devleti istememektedir. Bu doğrultuda dünya siyasetinde bir pozisyon edinmeye çalışmaktadır.

Siyonist İsrail ile ilişkiler kesik. Çünkü terör devleti Siyonist İsrailin -tüm diğer düşmanlıkları sinsi planları bir yana- Arz-ı Mevut dedikleri,kendilerine vaat edildiğine inandıkları toprakların bir kısmı Türkiye topraklarıdır. Ayrıca katlettiği Filistinli Müslümanların ve vaat edildiğine inandığı toprakların üstünde yaşayan Müslüman ülkelerin en büyük koruyucusu ve destekçisi de Türkiyedir. Bu yüzden güçlü bir Müslüman Türkiye istememekte ve bu doğrultuda düşmanca bir siyaset üretmektedir.

Biz ne kadar sempati gösterirsek gösterelim, Arapların bir kısmı da bize karşı hep soğuk, hep aleyhimize politika üretiyorlar. Bunun en son örneğini Birleşik Arap Emirlikleri'nin bir açıklamasıyla gördük. Hava sahamızı ihlal eden Rus uçağını düşürdüğümüzde bu ülke şöyle bir açıklama yaptı: BAEnin son zamanlarda birçok ülkeyi sarsan terör saldırıları serisini, en çok da Mısırda Sina yarımadasına Rus uçağının düşmesini ve de Suriyede Rusyaya ait savaş uçağının düşürülmesini kınadığını yineledi. zihniyet açık. Bu açıklama İslam âleminden gelen yoğun tepkiler neticesinde değiştirilmiş ancak bu ülkenin safını da belli etmiş oldu. Her ne kadar değişiklik yapılsa da düşünceleri ayan beyan ortadadır.

Orta Asya Türk devletleri ise hala Rusyanın etkisi altındadır. Azerbaycan hariç diğer Türk Devletleri galiba Türkiyeye destek verebilecek konumda değiller. -Medyadan takip edebildiğim kadarıyla öyle görünüyor.- Başımıza bir şey gelse Allah muhafaza tarihte olduğu gibi sadece Afganistan ve Pakistan yardım edecek onlarda kendi sorunlarından başlarını kaldırabilirlerse. Düşmanlar Hristo-Yahudi zihniyetin yönettiği kukla haçlı ordusu hedefine ilerliyor. Hesapları tıkır tıkır işliyor. Bunların en önünde ise şimdilik Ruslar ve sürüklediği DAEŞ, PYD-PKK; Hizbullah gibi terör örgütleri ve İran gibi, Ermenistan gibi terör devletleri var.Hepsinin hedefi Rus çıkarları öncelinde Türk devletini ve desteklediği toplumları yok etmek.

Ruslar büyük planlarını tarihle harmanlayıp güncellediler hedefe kilitlendiler. Çarlık dönemi Rusyasının hayalini kuruyorlar. Yeni Çar ise Putin. Şimdiden düşünüyorlar Türkiye'nin neresini bombalayalım, atom bombasını nereye ve ne zaman atalım diye. Milletvekillerinden biri diyor ki: "Türkler Ayasofya'yı bize verirlerse dost olmayız ama savaş da açmayız." Bu minvalde küstahça tahrik edici açıklamalar yapıyorlar. Adamların hedefi belli, amacı belli. İçeriden destekçileri de var diğer düşmanlarımızın olduğu gibi. Uçak krizi Rus yanlılarını hemen su yüzüne çıkardı. Mesela geçen gün bir tiyatro sanatçısı (!)Rusya'nın Sesi Radyosu'na bağlanarak, bizi demokrasinin beşiğine (!)şikâyet etmiş. Bir tanesi de sosyal medyadan özür üstüne özür dileyip bizi varmayın vuracaksanız Sarayı(!) vurun demiş. Biz masumuz derken hedefi de göstermiş. Bir taşla iki kuş, ne ala, ya tutarsa! Örnekler saymakla bitmez

Sonuç olarak içerden ve dışardan kuşatılmış durumda olsak bile ümit var olmalıyız. Kendimiz de güvenmeliyiz. Biz büyük bir milletiz, büyük bir medeniyetiz ve büyük bir mirasın temsilcisiyiz. Dünya siyasetinde piyon olamayız. Ne Ruslar ne de diğer düşmanlar bizi ürkütmemeli. Yazımı sonlandırırken yine sözü Dudayeve bırakıyorum: Rus emperyalizmine boyun eğmek kader değildir. Kuzey Kafkasyalıların birlik ve özgürlük gibi doğal ve siyasi hakları vardır. Bu talepler gündeme getirilmedikçe Kuzey Kafkasyalılar günden güne yok olacaklardır. Çünkü bu düzen emperyalizmin düzenidir. Rusizm, ırkçılık ve faşizmden daha beter yeni bir ideolojidir. Rusizm karşısında dimdik ayakta durabilmek dileğiyle.
]

Başa Dön