Aşkın Aşrabı Şarabın Aşkı

şişeyi boşaltmamıza rağmen kafalarımız hala yerinde sayılırdı, o zaman ikimiz de şarabın yalnız başına duyularımızı altüst edemeyeceğinin farkına vararak, öyle olmamız gerektiğini düşünüp sarhoş numarasına başladık.

yazı resimYZ

şişeyi boşaltmamıza rağmen kafalarımız hala yerinde sayılırdı, o zaman ikimiz de şarabın yalnız başına duyularımızı altüst edemeyeceğinin farkına vararak, öyle olmamız gerektiğini düşünüp sarhoş numarasına başladık. deli gibi, nedensiz gülüyorduk. birdenbire yaklaştı, dilim hissetmez hale gelinceye, diş etlerim uyuşuncaya, dudaklarım şişinceye kadar ısıra ısıra öptü. hayalarım dikleşen ve sertleşen penisime doğru toplandı. memelerini onlara yaklaştırdı. dili karşısına çıkan hayvanın taçlı kafasını, kasık kıllarımın oluşturduğu ormanın korkusuz kralını ağırladı. tıkanıncaya kadar emmeye başladı. kalçamı öne arkaya hareket ettirmeye çalışıyor, aletimi küçük dilinin ötesine geçirmeye çalışıyordum. penisimin yarısı boğazındaydı. bazen midesi kalkıyor ve hareketimi durdurmak zorunda kalıyordu.
kusmak ve haz, kalkan midesi ve o zevkli bulantı. klitorisi dikildi, ıslanan vajinası açıldı, ama hala boğazını zorlamaya devam ediyordum.
tam gelecekken benzersiz bir çabayla ağzından çıktım. banyoya gidip buz gibi suyla aletimi yıkadım. yatak örtüsünü yere serdim. birbirimizi ustaca okşuyor, patlamamak için özellikle kendimizi tutuyorduk. birkaç dakika sonra parmaklarım çıldırdı ve bir erkek organına otuzbir çektirir gibi düğmesini okşamaya başladım. yer karolarına çarpan başını ellerimin arasına aldım, şefkatle alnını, gözlerini, burnunu, yanaklarını, kulaklarını, çenesini öpmeye başladım.
-ben senin üstündeyken yüz yüze otursak?!
bu bir sorudan çok öneriye benziyordu.
organımı içine gömmem gerektiğini, üzerimde sağdan sola soldan sağa hareket ederek kalçalarını kıvırmasını, gözleri açık beni öpmesini, ya da sadece belini oynatarak memelerinin ucunu sadece emebileceğim şekilde ağzıma yaklaştırmasını sevdim. ilk orgazmını böyle yaşadı: yavaş yavaş, santimetre santimetre, gözlerim gözlerinin içinde kaybolmuş, göğsümün kılları dikilmiş meme uçlarını okşarken.
ağzından çıkan kulakları sağır edici inlemeyle birlikte sırtı bir yay gibi arkaya doğru gerildi. ben de bu andan yararlanıp içinden çıktım. onu şaşırtan bir hiddetle, sırtını çevirdim. bacaklarını zorlayarak açtım, burnu yerdeki yastığa gömülmüştü. aletimi kaba etinin arasına hapsettim, o oynadıkça, memelerinin arasındaymış gibi muhteşem bir mastürbasyon yaşamaya başladım. içine girmem için elleriyle kalçasını iki yana ayırdı. ben yavaş yavaş ve gittikçe daha rahat girmeye başladım. gidip geldikçe, vajinasının sedef beyazı nektarı şimdiye kadar hiç görmediğim gibi çağlayarak, bacaklarından dizlerine doğru iniyordu. içinden çıkmadan çevirip altıma aldım. dudaklarımı dudaklarına yapıştırıp uzun uzun öptüm. az daha bilincimi kaybediyordum. ağırlık merkezimiz ortak bir kasılmayla sarsıldı. birkaç saniye sonra spermlerim vajinasını doldurdu, hayaller görmeye başladım, başka bir dünyada yaşıyor gibiydim.
-seni seviyorum, bir tanem seni seviyorum, seviyorum, seviyorum…. yorulmadan
usanmadan tekrar ediyordum.
bir solukta hayatla ölüm arasında cevap verdi:
-ben de seni seviyorum.
bu söylene söylene suyu çıkmış, bayat, sıradan şeyleri aptalca buluyorum. ama bunları birbirimize söylemeliyiz, buna o kadar çok ihtiyacımız var ki. ve en içten sevgi kelimeleri en sıradan kelimelerdir.
yarı sızmış bir halde mırıldandı:
-senden bir kızım olsun isterdim.
-çılgınlığın zamanı değil. dikkatli olmalıyız.
düşündüklerimin tam tersini söylerken esniyordum, ama neye yarar ki hayal kurmak.
gözlerimi kapadım, soluk alıp verişim ağırlaştı. “seviştikten sonra niçin erkekler önce uyur” diye düşündüğünü hissedip cevap verdim:
- uyumuyorum, düşünüyorum.
- ne düşünüyorsun?
- seni. bir de yazmaya başladığım romanı.

Başa Dön