çok uzun zaman önce, öyle bir yerde.
ellerin ulaşamayacağı, kulakların duyamayacağı.
kalplerin anlayamayacağı bir gece.
dudakların susup, gözlerin konuştuğu,
vücutların kitlenip, ellerin ayrılmadığı,
iki şırıltının tek kulaktan duyulduğu,
uzak, çok uzak saraylardaki aşıkların hikayesi bu.
erdemin, ılık bir rüzgar gibi serinlettiği akşamın huzurunda,
kalpleri deli gibi atıyordu ikisininde.
hiçbir iblis işinin bulaşamadığı saflıkta kavuştular birbirlerine.
önce ay göründü tepelerinde, sonra gizli tepedeki yıldızlar.
elleri kenetlendi, iki damla aktı gözlerinden ikisininde.
iki aşık, üstlerine ay ışığını altlarına serin çimenleri aldılar.
huzurdan yorulup, başlarını büktüler.
ardından sonsuz mavilikte gökyüzünden bir çift melek gördüler,
el sallıyorlardı, yıldız dolu semada.
ikisi de mutluluktan kendilerinden geçmiş,
birbirlerinin gözlerinin içine hasret dolu bakıyorlar.
kız, elini gözlerine götürüyor,
ıslak göz kapaklarını öpüyor genç.
içi öyle yanıyor ki,
öptüğü gözyaşı, içini yağmur misali serinletiyor.
kız, gencin dualarının güzelliği sanki,
el değmemiş, değmeyecek olan , baki bir güzellik.
çok uzaklarda da aşk yaşanıyor,
siz bilmeyip, duymayacak olsanızda,
destan söylenecek, susmayacak şarkı, hep duyulacak şarkıdır,
aşk - ı sena...
Aşk-ı Sena
Büyük çok büyük bir hikayedir bu,..