Arkadaşsızlıktan Kaynaklı Yalnızlık

Sürekli bombalar yağıyordu karşıdaki efkâr dağına. Biliyor musun annem hiç bana korkma oğlum dememişti.

yazı resimYZ

Hiç düşünmemiştim, bu denli aklıma bile gelmemişti.
Benim asıl yalnızlığımmış arkadaşsızlık, hiç düşünmemiştim.
Şehir, şehir kent, kent dolaşırken kaybetmişim çocukluğumu.
Hep yollardaymış gibi mutluluk sürekli aranmışım kendi kendime.

Beni gördüklerinde üstüme yapışan bu sıfatı hiç düşünmemiştim.
Sürekli söylerlermiş arkamdan ne kadarda sakin içimi bilmeden.
Sen evet sen biliyor musun benim hiç oyuncağım olmadı?
Yoldaki bir taş bile benim umudum mutluluğumdu.

Dere kenarlarında büyüdüm ya Erzurum tortum çayı kıyısında,
Ya da senin ismini bile duymadığın Ağrının Doğubayazıt ilçesinde.
Bir dere kenarında taştan mermiler yapmış babama vermiştim.
Ve yalnızca bir söz söylemiştim babama beni ve ablamı koru.

İlk defa söylendi ilk defa birinden böyle bir şey duydum, haklıydı.
Bana sen arkadaşsızlıktan kaynaklı yalnızsın demişti.
Ve devam etmişti senin arkadaşın olmadığından,
Yalnız olduğundan bu kadar okuyorsun demişti haklıydı.

Sanki savaş kazanmış bir komutan edası vardı suratında.
Evet, beni alt etmişti benim yıllardır sakladığım,
Yıllardır koruduğum emanetimi herkesin önünde söyleyivermişti.
Biraz bozulmuştum yüzüm kızarmıştı ve sadece haklısın diyebildim.

Çünkü haklıydı ve hiç bir şey söyleyememiştim haklıydı.
Yıllardır gezdiğim yerler geldi bir an aklıma, film şeridi edasıyla
Evet, bombalar Molotof kokteylleri arasında büyümüştüm.
Babamın eve sağ salim gelebilmesi için dualar öğrenmiştim.

Korkum yoktu evet çünkü korkuların içinde çocuktum ben.
Çocukken, sobanın bile cıs olduğunu kendim öğrenmiştim.
Sürekli bombalar yağıyordu karşıdaki efkâr dağına.
Biliyor musun annem hiç bana korkma oğlum dememişti.

Çünkü o zamanlar babamlar oyun oynuyor diye biliyordum.
Annem öyle demişti evimizin camından baktığımda,
Kırmızı, kırmızı ışıklar geçerdi önümden annem oyun diyordu.
O zamanlar belki annem bile bilmiyordu onun izli mermi olduğunu.

Korkuların içinde kaybettim çocukluğumu korkum yoktu.
Evet, arkadaşım gibi korkularım da yoktu benim.
Kitabım vardı sadece çocukken bile beni rahatlatan.
Bana bazı şeyleri unutturan tek şeydi kitabım.

Hiç havalı arabam olmadı mesela hani şu uzaktan kumandalılardan.
Tek oyuncağım vardı o dönemlerde babamın arkadaşı yapmıştı.
Tek oyuncağım sapanım vardı sadece, içine zeytin çekirdeği koyduğum.
Bana verirken de baban gibi cesur ol düşmana ateş et demişti.

O zamanlar tek düşmanım vardı, ah hain kargalar.
Kargalardı tek düşmanım sabahın köründe camıma konar,
Ve tüm uykumu berbat ederlerdi düşman kargalar.
Tabi bir daha uyuyamazdım ve babam gelirdi aklıma.

Nerede ne yapıyor acaba şimdi düşmanla savaşıyor mu?
Beni ablamı korumaya mı çalışıyor hiç bilemedim.
Aslında hiç de bilmek istemedim bunun cevabını.
Babama bir görev vermiştim ve babam başaracaktı.

Evet, babam başaracaktı ablamı ve beni koruyacaktı.
Babam söz vermişti seni ve ablanı koruyacağım demişti.
Sözünde durmayı mert olmayı babamdan öğrendim ben.
Ve babam başardı beni ve ablamı korudu düşmandan.

Ama tek bir şeyden koruyamadı bizi, hayattan koruyamadı.
Evet, büyüdükçe babamdan nefret ettim ben.
Ah ne kadarda aptalmışım, nefret etmiştim sadece.
Bizi oradan oraya sürüklüyordu hep ve ben nefret ediyordum.

Bunu ona söyleyemiyordum ama o anlıyordu susuyordu.
Sonra sabahın köründe bir haber geldi saat 5 sularıydı.
Telefonda bir ses hayırlı olsun diyordu o iğrenç ses.
Ağrı Doğubayazıta gidiyorsun demiş ve kapatmıştı.

Benim nefretim katlandıkça katlandı nedensiz yere.
Aldı beni karısına konuşmaya başladı yumuşak bir sesle.
Bunun olmasını istemezdim ama iş dedi ekmek dedi.
Gitmek dedi sadece gitmek her şeyi bütün hayatı bırakıp.

Benden istediği açıktı üzülmememi istiyordu sadece.
Annem telefonda ablamla konuşuyor ve ağıyordu.
Neden anne neden ağlıyorsun diyordum ona.
Sen bu adamla evlenirken bilmiyor muydun bunu?

Ve o an annemden de nefret etmeye başlamıştım.
O bu adamla evlenmeseydi olmazdı böyle şeyler.
Ama üzüntüden düşünemediğim ufak bir ayrıntı vardı.
O bu adamla evlenmese ben nasıl olacaktım?

Artık gitme vakti gittim bütün hayatımı orda bırakıp düştüm yola.
Yeni bir yolculuk diyordu babam yeni insanlar göreceksin.
Yeni arkadaşların olacak sevin diyordu nefretimi körüklercesine.
Daha da nefret etmeye başlamıştım artık her geçen saniye.

Yol uzundu git, git bitmiyordu lanet yol, gerçi bitse de,
Artık bişey ifade etmiyordu bana ne yani hayat kurmak,
Yeni arkadaşlar bulmak kolay mı baba ha kolay mı?
Kolay değildi oda biliyordu ama baba olmak böyle bir şey.

Kan içip kızılcık şerbeti içtim demek bu olsa gerek.
Her şey güzel olacak diyordu bizi ne beklediğini bilmeden.
Ne yani gideceğimiz yerdekiler kollarını açmış beni mi bekliyor?
Nerden biliyorsun her şeyin güzel olacağını diyemiyordum.

Kelimeler boğazıma düğümleniyordu bişey söyleyemiyordum.
Gerçi söylesem de bu onları üzmekten başka ne işe yarayacaktı ki.
Ama onlar beni çok üzmüştü bende onları üzmeliydim.
Ama lanet kelimeler çıkmıyordu ağzımdan olmuyordu anlıyor musun?

Neyse ki varmıştık yüreğimde bir burukluk ve yine kimsem yoktu.
Ne arkadaşlık kalmıştı ne de dostluk aslında bilmiyordum.
Bu kelimelerin sadece sözlük anlamını biliyordum o kadar.
Sadece sözlükte görmüştü ha bide internette bazı yerlerde.

Arkadaşlık diyordu sevgi diyordu dostluk diyordu.
Ama ben bu kelimelere yabancıydım anlamıyordum.
Birazda benim dilimden konuşsun şu lanet sayfalar.
Korku desin hayatla ölüm arasındaki ince çizgiyi tarif etsin.

Yapamazlar çünkü bu şeyler prim kazandırmaz onlara.
Onlar saçma sapan aşk desin sevgi desin ayrılık desin.
Ayrılıkta sadece sevgilisinden ayrılanlar olarak
Hiç arkadaşlardan ayrılma geçmez o konularda.

Cemil Buğra BULUT ]

Başa Dön