Bir çamur parçası gördüm ben. Arafat'ta vakfeye durmuş bir mü'minin gözyaşlarıyla karılmış bir topraktan mamul. Bir istiridyenin içinde sakladığı inciden ya da toprağın bağrına bastığı elmastan daha mübarek.
Ellerini semaya kaldırmış bir bedenin derinlerinde yanan yangında pişirilmiş bir çamur parçası gördüm. Ve döndüm yüzüme bir avuç toprak çaldım. Bir türlü haline bürünemediğim, hep kıskandığım topraktan bir parça. Ayaklar altında ezilmek olarak düşündüğüm şeyin, onurluca bir mü'minin ayağından öpmek olduğunu bilemedim. Onun kisvesine bürünememenin kasveti çöktü gönlüme; omuzlarım biraz daha eğildi. Fakat o da ne? " La Tahzen! " dedi gönlüm ve ve gözyaşlarım ona eşlik etti. Kısa(!) bir müddet sussa da yüreğim, artık dirilmişti.
Akan gözyaşlarımla toprağa verdim bedenimi. Toprakta gözyaşlarımdan oluşmuş bir öbek. Gözlerim yüreğime kilitlendi ve gördüm oaradaki yangını ve yaşadım hayallerimi hissederek. Arafat'a akan o mübarek selin içinde nefsim bir muamma... Damla mı yoksa zerre mi?.. Belki de o gördüğüm çamur parçası bendim. Semaya kaldırılan bir eldim, yakarış için çırpınan bir dildim, çılgınca çarpan bir yürek ya da dilde bir dilek... Ya Rabbi! Ben işte şimdi bendim; tüm bedenimle ve yüreğimle. Kabul eyle, arz eyliyorum, kabul eyle. AMİN...