En çok korktuğum şey anne,
Benim en çok korktuğum şey ruhumun, ruhumdaki o küçük, örgülü saçlı kızın bir gün ölüp, mezara girmesiydi.
Tabii bununla birlikte çiçeklerim, sulu boya kabım, klavye tuşları, yerde gezinen küçük hamamböcekleri, kimin olduğu belirsiz bir fotoğraf makinesi, ve cinayetler de mezara girecekti.
Çünkü senin küçük kızın, giysi dolabıydı anne.
Küçük kızının içinde her türlü kemer, eşarp, sapsarı pabuçlar, bol kazaklar, dar pantolonlar, her türlü, aklına gelebilecek ne cins abuk sabuk pamuk parçası varsa, hepsi,
Hepsi
Hepsi
Hepsi
Kızının ruhunu parçalıyor, zehirliyor, kutucuklarına küçük el yapımı napalmlar yerleştiriyordu.
Kızın kendini aç bırakmaktan, midesini çürütmekten, akciğerlerini zehirlemekten, karaciğerini su toplatmaktan manyakça bir zevk alıyordu.
Klavyenin tuşlarına bakakaldığında kendinden, ölmüş ruhundan, sokaklarda dolaşırken yere sürünen bütün pantolonlarından, garip sesler çıkaran eteklerinden nefret ederek, her gün biraz daha, biraz daha
Biraz daha
Biraz daha
Biraz daha
Arsenik döküyordu üstüne
Bacaklarına
Karnına
Yüzüne
Saçlarına
Simsiyah olmuş ellerine, parmaklarına
Sonra çok güzelim, diyordu
Güzelim, aklım çalışıyor, otobüste gördüğüm insanlara yer vermiyorum, elinde kocaman yırtık torbalarla gezen kadınlar görünce tiksinerek bakıyorum, daha önce hiç gitmemiş olduğum bir barın pis tuvaletine yatıp kafamı duvarlara çarparak çığlıklar atabiliyorum
Ama hala
Hala
Yüz metrekare genişliğinde odam var, duvarlarım pespembe, vazomda her gün değişik bir çiçek, sevgilim bana sırılsıklam aşık, algım açık, zihnim felaket, tuvaletim lavanta kokuyor, her gün elbiselerim yıkanıyor,
Ve sanki
Zindanında çürüyen bir fare gibi
Evi barkı olmayan eli şaraplı, köpeği uyuz olmuş bir sokak serserisi gibi,
Çoktan kapanmış bir tiyatro harabesinin içinde yaşadığı için üstü başı sahne tozu, yüzü gözü boyalı, ayaklarına kadar gelen mosmor bir kostüm giymiş, deli bir evsiz gibi
Çürümüş
Kokuşmuş
Ve aç hissediyorum kendimi
Nedensiz ağlamalarım, saatlerce fotoğraflara, sönmüş bir sigara izmaritine, boş bir bardağa bakakalmam, sorun çözmekten hiç mi hiç hoşlanmamam, kendimi bir tavşan sanmam
Bundandır anne
Doğrudur..
Anne
eylül; dökülen yapraklar, dökülen organlar, çıplak bacaklar.