Şöyle bir dolaştım Anadolu’ da:
Nereye gittimse oralı oldum.
Göklerinde uçtum, yundum denizlerinde.
Boyun büken çiğdeminde hüznümü buldum.
Yollarında umutların kırıntıları
Rüzgârında çember çeviren çocuğu gördüm.
Şöyle bir üfledi çoban kavala:
Çaldı sevdiğimin sitemlerini,
Yüreğimin yangını kavalındaydı.
Ovaları cömert bir ana gibi
Atılan her tohumu doğurmaktaydı.
Tarlada kınalı eller pamuk topluyor,
İbrikler dizilmiş çeşme başına.
Süzüyor bir delikanlı yavuklusunu,
Kalbi çarpıyor olmalı delicesine.
Bıyık buran eller heyecandaydı.
Yollarda yorgun ayaklar gördüm
Torbasında umudu katık ekmeğe
Ay ışığına çiçeklerin kokusu sinmiş
Parlıyor yaprakta çiy , gözlerde sevinç
Kaldırdı yaşlı kadın yükünü hızla
Çilesi yükünden daha fazlaydı.
Ama umutluydu insanım benim
Toprakta bulmuştu saadetini
Vurmaktaydı neşterini toprağa
Dokunuyor yarasına dirilsin diye
Aç nefese bir lokma verilsin diye
Ne verirse toprağa alıyor geri
Cömert toprak kalleş değiş, taş değil
Dinliyor yüreğini Fatma Bacı’nın
Söylediği türküyü anlamaktaydı.
Anladım ki; Anadolum yar bana
Her yerinde yüreğimi titreten el var
Dert ortağım , gönüldaşım , sırdaşım
Bakmaktaydı görmesem de , uzaktan
Yıllar önce yitirdiğim sevdiğim
Ölmemiş , toprağımda solumaktaydı.
Sonra geldim doğduğum şehre
Her kaldırım taşında ayak izim var
Bakmaktaydı bana sevgili gibi
Yüreğimi bakışımdan okumaktaydı
Haykırıyor gibiydi “ Nerdeydin? ” diye
Sanki hasretimden ağlamaktaydı.
Anadolum sanki burda gizlenmiş
Bir çift gözden milyonlar bana bakıyor
Doğduğum bu şehir Türkiyem olmuş
Yoğrulmuş bereketli kadın elinde
Kokmaktaydı sıcak bir ekmek gibi
Tüm illeri toplanmış, burada ses veriyor
Her evinde başka bir şehir yaşamaktaydı.