Cezaevlerindeki yemeğin nasıl yapıldığını ve hangi lezzetle
olabileceğini herkes bilmektedir. Yapılan yemekleri yeniden
terbiye yapmak, neredeyse bir kural gibidir ve buradaki yaşam,
ayrı bir gezegen deki yaşam gibidir.
Dışarıdan bir mektubun gelmesi, açık ya da kapalı ziyaretlerin
olması, içerideki tıpkı bezelye taneleri gibi birbirine
benzeyen günleri ayrıştırıyordu ve ona bir anlam, renklilik
kazandırıyordu.
Koğuşta bir hareketlilik ve bir telaş vardı. Nedeni açık görüşe
çıkacak olmamızdı. Akşamdan yatak altına ütülü olsun
diye bıraktığımız pantolonlarımızı giymiş, tıraşımızı olmuş,
isimlerimizin anons edilmesini bekliyorduk. Bursa E Tipi,
yine olağanüstü günlerinden birini yaşayacaktı. İsimlerimiz
okununca, yaptığımız elişlerini yanımıza alarak kapı altına,
oradan da açık görüş yapılacak avluya çıktık. Bir uğultu, bir
sevinç dalgası sarmıştı her yanını avlunun.
Anamı gördüm. Yüzü gülüyordu, yeğenimin elinden tutmuştu.
Yeğenim ağlıyordu ama elindeki ekmeği de bırakmıyordu.
İkisine birden koştum; sarıldık, öpüştük... Özlemlerimizle,
sevinçlerimizle çöktük sıralara. Yeğenim anamdan
kopup yanıma geldi, kucağıma oturdu. Elindeki ekmeği
bana vererek:
"Amca bu senin." dedi.
Anlayamamıştım. "Sen yemelisin." dedim, "büyümelisin."
"Amca ben her zaman yiyorum. Sen ye."
Ekmeği aldım... Ekmek mis gibi kokuyordu. Arasında köfte
vardı ve köfte de mis gibi kokuyordu.
"Peki, sen neden ağlıyorsun?" diye sordum yeğenime.
Gözyaşlarını silerek güldü:
"Ağlamıyorum ki..."
"Peki, nedir bu gözyaşların?"
Gülümseyerek,
"Nedenini bana değil babaanneme sormalısın." dedi.
Nedenini anlıyordum şimdi. Anam, yeğenim ile işbirliği yaparak
elindeki köfte ekmeği bana ulaş tırmak için bir plan
yapmışlar ve başarmışlardı da. İçeriye yiyecek sokmak yasaktı.
Anam yeğenimin eline çeyrek ekmek köfteyi tutuşturup,
"Bunu amca na yetiştirmeliyiz." demiş. "Gardiyan elinden
almaya kalkarsa, kendini yerlere at, avazın çıktığı kadar
bağır, susma ve en önemlisi elindeki köfteyi kaptırma!"
Başarmışlardı. Açık görüş bittikten sonra ziyaretçilerim
gitti. Çeyrek ekmeği ve köfteleri aramızda paylaştık koğuş
arkadaşlarımla. Köftesini koklayan, dalıp dalıp uzaklara bakan,
köftesini kitap sayfaları arasında kurutmaya kalkanlar
bile olmuştu!
Anamın ince zekâsına bir kez daha hayran kalmıştık.