AMAÇLARINIZ DOĞRULTUSUNDA KENDİNİZLE BÜTÜNLEŞİN
İnsanoğlunun hayatı boyunca gerçekleştirmek için gayret gösterdiği bir
amaca odaklanmadan yaşamasının mümkünatı olduğu düşünülebilir mi?
İnsan, üzerinde bulunduğu dünyada her daim amaçsız yaşamanın hiçbir
anlamının olmadığı fikri ile hareket eden bir canlıdır.
Hayatlarını kendilerine yön veren amaçlarına göre idame ettirmektedirler.
Onun için de rotasını topluma yararı olacağına inandığı herhangi bir
amacını gerçekleştirmek uğruna çizmekten geri durmaz.
Üzerinde yer bulduğumuz dünyada, amaçsız yaşamaktan hiç kimseye fayda
gelmeyeceği bilinmesi gereken bir gerçektir.
Önümüze yaşamımızı değiştireceği düşünülen, adapte olmamız icap eden,
büyük önem arzeden bir sürecin çıktığını görmekteyiz.
Bizi çıktığımız hayat yolunda ilerleteceğine inanılan bu sürece
atılmakta olan adımların odaklanmaktan geçtiği, her daim akıllarda
bulundurulmalıdır.
Hesapsız, amaçsız hiçbir boşluğun doldurulamayacağına şahıs ilk önce
kendini, sonra da hayatında yer alanları inandırmalıdır.
Bilinmelidir ki; kendi inanmadığı bir şeye başkalarının inanmasını
beklemek de en büyük ahmaklıktır.
Hayata sımsıkı tutunmak istiyorsa bir kimse, hayatta elinde bulunan en
değerli varlığını -umudu ve inancını- kaybetmemelidir.
Çünkü ulaşmak için çabaladığı başarının kökleri daima elde tutulması
şart olan bahsetmekte olduğum bu iki güzellikten ibarettir.
Siz, değerli okurlarım için kaleme aldığım bu yazımı bir örneklendirme
ile devam ettirmek istiyorum.
Bilinir ki; geçmişimizde adı anılan bir çok büyüğümüz, yaşamaya değer
bir amacı için gayretler göstermekten geri durmamıştır.
Bunlardan birisi de çağ açıp kapayan Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmettir.
Fatih 23 yaşında istanbulu alabilmek için büyük bir savaşa hazırlanmış
ve şu sözleri söylemiştir:Allahın izni ile Kostantiniye elbet bir gün feth olunacaktır ve
Kostantiniyeyi fetheden komutan, ne güzel bir komutandır.
Diyen peygamber efendimiz sallallahu aleyhi vesellem efendimizin
müjdesine nail olma şerefine erişeceğim demiştir.
Amacına ulaşabilmek için İstanbulu feth etme yoluna çıkmış ve sonunda
peygamber efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin müjdesine nail olarak
İstanbulu alan komutan şerefine erişmiştir.
İstanbul kuşatmasına çıkmasına engel olmak isteyen komutanlara,
vezirlere ise şu kararlılığını iletmekten geri durmamış, kuşatmayı
kaldırmak yerine zafere giden yolda yürümeyi tercih etmiştir.
Amacına ulaşmaktaki kararlılığını gösteren bu güzel sözleri, insanlara
çıktığı yoldan dönmemeleri gerektiğinin en güzel örneğidir.
Ya İstanbul beni alır ya da ben İstanbulu alırım, bu kutlu yolun dönüşü yoktur.
Fatih genç yaşta İstanbulu alarak yüzyıllar sonra doğacak olan
torunlarına, bir amaç uğruna çıkılan yolun elbette hayırla
sonuçlanacağını anlatmıştır.
Göz önünde bulunan anlattığım bu güzel duruma benzer bir sürü örnekler
verilmektedir, bize hayatımız boyunca boşa yaşamamamız gerektiğini
anlatmaktadır.
Etrafımızda yer bulan kimseler tarafından adımızın iyi bir şekilde
anılmasını istiyorsak; insanlık için güzel olan her ne varsa onu yerine
getirmek için çaba göstermemiz icap etmektedir.
Yer yüzünde amaçsız yaşamanın insanlığa kattığı olumlu hiçbir şey
görünmemektedir.
Amaçsız yaşamaya adapte olmak yerine, elimizdeki imkanları kullanarak
bir adım daha ileriye gidebileceğimiz inancı ile hareket etmekten
vazgeçilmemelidir.
Vazgeçmek, işe yaramayan bir kimse olduğumuzu baştan kabullenmek anlamına gelir.
Toprağın bile bir sürü amacı var, bizlerin de onun üzerinde yaşayan
canlılar olarak insanlığın yararına olacak işler yerine getirmek için
çaba göstermeliyiz.
Düşünülmesi ve hiçbir zaman akıllardan çıkarılmaması icap eden bir şey daha var:
Yaşamımız boyunca gerçekleştirmek için uğraş verdiğimiz kaderimizi
belirleyeceğimiz bir amaç için ayaklarımızın yere sağlam basması,bize
hayatın var olduğunu hatırlatan en önemli şarttır.
Amacınız Doğrultusunda Kendinizle Bütünleşin
insanoğlunun hayatı boyunca gerçekleştirmek için gayret gösterdiği bir amaca odaklanmadan yaşamasının mümkünatı olduğu düşünülebilir mi?