Aksilik, bir işin yolunda gitmemesi durumu, uygunsuzluk, elverişsizlik anlamlarına gelir.
İnsan, yaşamı boyunca birçok aksilikle karşılaşır. İşler bazen yolunda ve doğru gitmez, ters gider. Buna aksilik deriz.
Bir işe başlarsınız, acele edersiniz, bir an önce bitirmek istersiniz. Ama öyle bir an gelir ki o iş bitmez. Uzar Önünüzde koskocaman bir dağ gibi olur. Bir yerlerden bir şeyler çıkıverir.
Ben, bu durumu o kadar çok yaşadım ki, ne yaptıysam kabak hep bana patladı. Bunun son örneğini de dün yaşadım.
Kiracım evden çıktı. Evi, revize edelim dedik. Yenilenmesi gereken yerleri yenileyecektik. İki odanın yer fayansları çıkmıştı. Mutfak duvar fayansları ise dökülmüştü. Ustalar, gelip gerekli malzemeler tespit etti.
Malzemeleri yakın bir arkadaşımdan aldım. Fayanslar, tutkal, bodo ve diğer malzemelerin hepsini aldık. Bir kısmını akşam yollayayım, bir kısmını da sabah yollarım. dedi arkadaşım. Tamam dedim.
Akşam, malzemelerin bir kısmı geldi. Yer fayansları, bodo ve ne olduğunu bilmediğim iki kutu vardı gelen malzemeler arasında. Oraya bıraktık.
Sabah erkenden ustalardan bir telefon geldi. Ağabey, tutkallar yok dedi. Hemen geliyorum dedim. Arkadaşa gittim. Arkadaş, dükkânda yok. Dükkâna bakan genç bir çalışan var. Soruyorum. Ustan nerede? Cevaplıyor: Ağabey, ustam dışarıda. Öğleden sonra ancak gelir.
Tutkallar gelmemiş diyorum. Ustaya söyleyeyim diyor. Telefon açıyor. Usta Öğleye doğru gelecek. Şu an dükkânda tutkal kalmadı diyor. Çaresiz bekliyoruz.
Ustalar, durmadan telefon çalıyor. Ağabey, tutkallar nerede kaldı? diye soruyor. Durumu anlatıyorum. Bekleyelim diyorum.
Biraz sonra arkadaş geliyor. Sıkışıklığımı görünce yanında çalışanı başka bir yere gönderiyor. Hoca beklemesin. Git, tutkalları falanca yerden al götür diyor. Genç çalışan, aceleyle dükkandan çıkıyor. Arabaya atlayıp gidiyor
Yarım saat sonra telefon açıp tutkalları eve indirdiğini söylüyor. Hemen eve gidiyorum. Bu defa da ustalar evde yok. Beklemiş, beklemiş ve gitmişler. Allahım neden hep böyle oluyor? Neden aksilikler, terslikler hep bana denk geliyor? Onlara telefon açıyorum: Neredesiniz? Telefondaki ses: Ağabey, çok bekledik. Gelmeyince diğer işe gittik. Artık yarın bakarız. Bu saatten sonra bir şey yapılmaz. diyor.
Ertesi gün sabah sabah kapıya dayanıyor ustalar. Çalışkan gençler. İşlerini de çok iyi yapıyorlar.
Tutkallar geliyor. Ustalar başlıyor işlerini yapmaya... Benim keyfim yerinde. Tamam diyorum Bitti bu iş. Her şey yolunda görünüyor. Ben de oradan ayrılıyorum. Bir sıkıntı olursa hemen arayın diyorum.
Öğleye doğru bir telefon daha: Ağabey, tutkallar yetmedi. 10 tane kadar daha isteriz. Tamam diyorum. Şimdi geliyorum.
Tekrar arkadaşa gidiyorum. Tutkal yetmedi diyorum. Ama orada hiç tutkal kalmamış. Ancak ertesi güne gelebilirmiş.
Çaresiz, başka bir hırdavatçıya gidiyorum. İşin acil olduğunu en geç bir saat içinde tutkalların eve getirilmesini söylüyorum. Tamam diyorlar. Eve gidip beklemeye başlıyoruz.
Evdeki tutkalların son torbası da bitmek üzere, ustalar bekliyor. Ya yetişmezse tutkallar? Ya gelmezse ? İş, yine yarına kalırsa?
Ben de korku had safhaya çıkıyor. Verdiğim süre çoktan doldu. Artık gelmesi lazımdı. Ama gelen giden yok. Kimseden hala ses seda çıkmıyor
Aniden bir telefon. Ağabey, evi bulamıyorum. Ev, neredeydi? Bu, tutkalları getirecek diğer şirketin şoförü. Anlatıyorum. Ama tam anlamıyor. Birkaç kez tekrar ediyorum. En nihayet anlaşıyoruz. 15 dakika kadar sonra torbalar eve indiriliyor.
Ustalar, torbaları yukarı taşıyıp kaldıkları yerden işe devam ediyorlar. Sıkıntı yok. Rahatlama en üst seviyeye ulaşıyor bende Bu defa iş gerçekten bitecek gibi görünüyor. Ben, öyle düşünüyorum
Ustalara durum nedir? diye soruyorum. Akşama kadar bitiririz diyor ustalar. Benden başka bir şey istemedikleri için çıkıyorum.
Sen misin çıkıp giden? İkindi sonrası bir telefon daha geliyor ustalardan. Yine ne oldu? diyorum. Ağabey, fayanslar bitti. 3 Kutu fayans daha lazım Sinirleniyorum: Nasıl biter ya? Biz, ölçüp biçip ona göre almıştık fayansları. Usta gayet sakin: Bitti ağabey. Yalan mı söyleyeceğim diyor. Ne yaparsınız? Bitmiş işte Evdeki hesap çarşıya uymuyor...
Arkadaşa hemen telefon ediyorum. Fayans soruyorum. Başımdan buz gibi soğuk sular dökülüyor. Cevap, beklemediğim bir cevap: Valla hoca, elimdeki bütün fayansları sana verdim. Ancak yarına gelir.
Ustalara soruyorum Acil mi? Usta heyecanla cevaplıyor: Ağabey, çok az bir yer kaldı. Sonra süpürgelikleri çekeceğiz. En az 3 kutu fayans lazım. Hemen gelirse akşama bitecek. 2 kutu olsa da olur
Arabaya atlayıp tekrar evin yolunu tutuyorum. Fayanstan bir örnek alıp hırdavatçıları geziyorum.
Heyhat! Mağusada kaç tane hırdavatçı varsa hiç birinde yok. Tıpatıp aynısını geçtim. Yakın tonlarından dahi bulsam alacağım. Ama nafile. Kime sorduysam hep aynı cevap: Ya Yok; ya da Ancak yarına deniliyor.
Hava kararmaya başladı. Ustalara Artık yarına kaldı diyorum. Onlar da çaresiz eşyalarını toplayıp ayrılıyorlar
Araba atlayıp kaldığım evin yolunu tutuyorum. Kafamdan bin bir düşünce geçiyor
Umarım yarına bu fayansları bulurum da aynı sıkıntıları bir daha yaşamam
Anlamadığım neden hep bütün aksilikler beni buluyor?
Gökten yağmur yağsa benim başıma taş düşüyor
Aksilikler
Sabah erkenden ustalardan bir telefon geldi. Ağabey, tutkallar yok dedi. Hemen geliyorum dedim. Arkadaşa gittim. Arkadaş, dükkânda yok. Dükkâna bakan genç bir çalışan var. Soruyorum. Ustan nerede? Cevaplıyor: Ağabey, ustam dışarıda. Öğleden sonra ancak gelir.