Bir yaz sabahı başlamıştı arkadaşlığımız. Her sabah aksatmadan kahvaltı soframıza gelişini unutmam. Sanırım bizim pencereyi açık bırakışımızdan içeriyi görüp gelirdi. Aileden olmaya başlamıştı bu gel gitler sıklaştıkça. Hani neredeyse onsuz sofraya oturmaz olmuştuk. Bayılırdı vızı vızzııı sohbet etmeye özellikle annemin yaptığı reçelleri tatmaya.
O gün, kahvaltıyı yapmış her birimiz kendi köşelerimize çekilmiştik. Yazdı ve yazın ezici sıcaklığının rehaveti üzerimize sinmişti. Serin bir duşun ardından sokağa çıkmaya hazırlanıyordum. Askıdan yeni yıkanmış pantolonumu almış, tam üzerime geçirmiştim ki;
Osman’ın hırçın sesini duydum.
-Vızı vızııı vızzz.
Derken bir sıcaklık ve yanma hissi...Meğer her sabah soframıza gelen arsız arı Osman sıcak öğle saatlerinde serinlemek için benim pantolonumun paçasını seçmiş. Bu seçim onun hayatına mal olmuştu, benim de canımın yanmasına...
Osman’dan sonra öksüz kalan kahvaltı soframıza bir iki kez Gayret karınca geldiyse de Osman kadar muhabbetli değildi.