Adın Sağanak Yağmurdu

yazı resim

şimdi bir meddah ağlıyor tek kişilik kalabalığında yalnızlığının...
fiyonklarla süslenmiş yalnız ve çok yaşlı,
terk edilen o roman karakterleri gibi
ölümcül ve ihtiraslı bir salgın hastalık taşıyor ayrılık...

yüzyıllardır annemin nefesiyle buğulanmış bir şehrin camına
parmaklarımla adımızı çizmeye çalışmışım meğer sevgilim!
bazen gasp edilmişiz,
patika yollarımızı yakmışlar çoğu zaman
bazen de kapalı çarşılarımız ihtilal ağlamış...
şimdi ise farkındayım hep, hep cevapsız kalanların!
yanaklarıma sıçrayan dudaklarının
dudaklarıma bulaşan asfalt dökülmemiş bir karayolu kadar masum alnının
neden yoksul bir aşkın ortasında çok aciz bir azınlık kaldığımızın-
her şeyin,
her şeyin farkındayım.
tüm cecapsız kalanların...

artık parmaklarım da ağlamaklı
ölümde ölümlü artık-biliyorum!
ve terk edilen o roman karakterleri gibi
yüreğimde ki nüfus patlamasına aldırmaksızın
kan revan içinde
-sanki bir eskirim düellosunda parçalanmışım gibi-
-sanki o buğulu camı ben yumruklamışım da dağılmışız suçluluğuyla-
kalabalık ağlıyorum...
Neden ayrıldık?
şimdi her sabah ayna da kendini yumruklayan
kendini yok eden
toplumun ritüellerine aykırı küfürler ağlayan
tek kişilik susan
sonra
sonra bir daha susup aynayı bir daha yumruklayan bir sicilim...
ve ne zaman gözüm bir neştere dalsa;
mahallede ki siren sesleri çoğalıyor!
bir maestro daha ölüyor!
Evet,
bu benim suçum...
balkondan aşşağı kendimi sarkıtarak, alayına küfredip
çığlık atasım geliyor!

Ölüm! ,,
fiyonklarla süslenmiş çok yalnız ve yaslı bir istiklal çoğunluğuydu...
adın sağanak yağmurdu senin sevgilim!
kendimi hışmından korumak için sığındım;
kapalı çarşı gözlerin
dalgakıran dudakların
ve ölümü dahi ölümlü kılan seyyar satıcı saçların vardı!
Kokun etime aykırı,
günlerden bir istiklal ayrılığıydı!
Kalbimde ki nüfus patlamasına aldırmaksızın,
en çoğul halimle sevmiştim seni...
ve şimdi,
şimdi unutmaya çalışmak adını
bana gerekli kılınan bir kalp nakli gibi...

Başa Dön